• Shuffle
    Toggle On
    Toggle Off
  • Alphabetize
    Toggle On
    Toggle Off
  • Front First
    Toggle On
    Toggle Off
  • Both Sides
    Toggle On
    Toggle Off
  • Read
    Toggle On
    Toggle Off
Reading...
Front

Card Range To Study

through

image

Play button

image

Play button

image

Progress

1/3

Click to flip

Use LEFT and RIGHT arrow keys to navigate between flashcards;

Use UP and DOWN arrow keys to flip the card;

H to show hint;

A reads text to speech;

3 Cards in this Set

  • Front
  • Back
  • 3rd side (hint)

Take after

Biri gibi davranmak, izinden yürü, birisine çekmek, yolundan gitmek

Take out after=kovalamaya başlamak , peşinden gitmek


Take after one’s mother= annesine çekmek


you take after your mom=annene çekmişsin


Take after someone=birine çekmek / benzemek


take off after=peşine düşmek, takip etmek


take care of the pennies and the pounds will look after themselves= damlaya damlaya gel olur. , küçük Harcamaların hesabını iyi tutarsan her zaman paran olur

Pick up

Toplamak , düzeltmek

Pick up line=karşı cinsi tavlama sözleri


Pick-me-up=canlandırıcı içki


pick up dinner=eldeki ürünlerle hazırlanan yemek. / artan yemeklerle hazırlanan öğün


pick up the tab (for something)= parasını ödemek


pick oneself up=toparlanmak


pick up the scene of=kokusunu almak


pick up speed=hızlanmak


pick up the phone=telefonu açmak


pick up the empties=(masanın) boşlarını almak


pick up in person=elden almak


pick up bad habits=kötü alışkanlıklar edinmek


pick up a distress call=imdat çağrısı yapmak


kneel down to pick it up=almak İçin yere eğilmek


pick up someone form the airport=birini havaalanından almak


pick up a fare=taksiye müşteri almak


pick it up on the first ring=ilk çaldırışta telefonu açmak


pick up a disease=bir hastalık kapmak


pick up cobwebs=örümcek ağlarını toplamak


pick up on=idrak etmek , farkına varmak, benimsemek


pick up after=arkasını toplamak


pick up the slack=boşluğu doldurmak / birinin yarım bıraktığı işi devam ettirmek (deyim)


pick up on something=çabucak anlamak, hemen kavramak, fark etmek (deyim)


pick up the bill=bedelini Ödemek (genellikle sorumlu olmadığı bir şeyin) (deyim)


pick up steam=eskisinden daha iyi bir duruma gelmek (deyim)


pick up the pace=hızlanmak (deyim)


pick up the trail=izini bulmak (deyim)


pick up the check=ödeme yapmak. (deyim)


pick up on something=önceki (daha önce konuşulan) konuya geri dönmek. (deyim)


pick up where someone leave off=kaldığı(bıraktığı) yerden devan etmek (yeniden başlamak). (deyim)


pick up your marbles and go home=pılını pırtını toplayıp gitmek. (deyim)


pick up your marbles and leave = tasını tarağı toplayıp gitmek (deyim)


pick up the pieces= (bir afetten vb. Sonra ) yaralarını sarmak (deyim)


pick up the threads of something=(özellikle ciddi sorunlardan sonra) tekrar/yeniden başlamak. (deyim)


pick up the gauntlet=kolları sıvamak, tartışmaya girmek, karşı meydan okumak, meydan okumayı kabul etmek (deyim)


pick up the hint=anlamak, çakmak, fark etmek, farkına varmak


pick up speed=değer kazanmak, yükselmek, daha değerli olmak


pick up an injury=sakatlanmak


pick up the threads (of something) = (bir şeye) ara verdikten sonra tekrar başlamak /kaldığı yerden devam etmek


what time you gonna pick me up?= beni saat kaçta alıyorsun?


I’ll come by and pick you up= gelip alıırm seni


pick up the phone=telefonu aç


pick up what one is putting down=ne demek istediğini anlamak , ne kast ettiğini/ ima ettiğini anlamak

Run into

Rast gelmek, karşılaşmak, denk gelmek, -e rastlamak

Run into the jaws of death=eceline susamak


Run into debt=borca batmak /borç batağına sürüklenmek


run into each other=çarpışmak


run into some setbacks=bazı aksaklıklarla karşılaşmak


run into a contradiction= çelişkiye düşmek


run into a trouble=başı sıkışmak


run into a difficulty=zorda kalmak /zorlukla karşılaşmak


run into a problem=bir problemle/sorunla karşılaşmak


run into the ground=abartmak , aşırıya kaçmak /işe yaramamak


run oneself into the ground=kendini çok yormak, kendini biraz düşürmek, çok çalışmaktan yorgun/hasta düşmek


run into rough weather=sorunla karşılaşmak/sert kayaya çarpmak


run something into the ground=bir şeyi çok ileri götürmek (deyim)


run into the sand=başarısız olmak (deyim)


run one’s head against or into a brick wall=boş yere çabalamak , havanda su dövmek (deyim)


run into a stone wall=bir engelle karşılaşmak, çıkmaza girmek, duvara toslamak (deyim)


run into the buffers= başarısız olmak, beklentileri karşılayamamak (deyim)


drive/ run / work yourself into the ground=kendini çok yormak, çok çalışmkatan bitap düşmek


run somebody/something into the gorund=birinin pestilini çıkarmak / birini oradan oraya koşturmak