• Shuffle
    Toggle On
    Toggle Off
  • Alphabetize
    Toggle On
    Toggle Off
  • Front First
    Toggle On
    Toggle Off
  • Both Sides
    Toggle On
    Toggle Off
  • Read
    Toggle On
    Toggle Off
Reading...
Front

Card Range To Study

through

image

Play button

image

Play button

image

Progress

1/14

Click to flip

Use LEFT and RIGHT arrow keys to navigate between flashcards;

Use UP and DOWN arrow keys to flip the card;

H to show hint;

A reads text to speech;

14 Cards in this Set

  • Front
  • Back
  • 3rd side (hint)

Commodity

Yararlı şey, alınır satılabilen şey, ürün , eşya, mal

Hot commodity=çok kıymetli şey / çok rağbet gören şey

There is an increasing

Giderek artmaktadır, arttığı görülmektedir

Convenient

Münasip, uygun, müsait, kullanışlı, elverişli

Convenient condition=elverişli koşul


A convenient time=uygun bir zaman


be convenient=elverişli olmak, müsait olmak


make it convenient = kolaylık sağlamak


as convenient=arzu olunduğu gibi


when convenient=uygun zamanda


at your convenient time=müsait olduğun zaman


if it is convenient = sizin İçin uygunsa


is it convenient for you?=senin İçin uygun mu?

Currency

Döviz, para birimi , para, yaygınlık, geçerlik

Foreign currency=döviz


Fractional currency=hararetli bir şekilde


currency depreciation=paranın değer kaybetmesi


lose it currency=güncelliğini yitirmesi


gain currency = güncellik kazanmak, rağbet görmek


during its currency=geçerlilik süresi boyunca


acquire/gain currency= gündeme gelmek (deyim)


give currency to something= bir şeye güvenilirlik/gerçeklik katmak

deflation

Sönme, havasını söndürme, gururunu kırma,

Debt deflation=borç enflasyonu

devaluation

devalüasyon=değer düşürümü, paranın değerini düşürme


Devalyueyşın diye okunur:)

Partial devaluation=kısmı devülasyon


İnternal devaluation=iç devülasyon


currency devaluation=para devülasyonu


competitive devaluation= rekabetçi devülasyon

generosity

Cömertlik, açık ellilik, bonkörlük

Generosity of spirit=ruh zenginliği


Show generosity=büyüklük göstermek


generosity breeds attachment= cömertlik bağlılık getirir.

impose

Dayatmak, uygulamaya koymak(yasa vb.) , kısıtlama/ sınırlandırma getirmek

Impose upon=hile ile kabul ettirmek, empoze etmek


Impose oneself on=takılmak


impose on=zorla yüklemek, empoze etmek


impose oneself on=zorla yüklemek


impose an embargo on= ambargo koymak


impose duty=görev vermek


impose a ban=yasak getirmek


lay/impose conditions= şart koşmak/getirmek


impose a penalty on= cezalandırmak, ceza vermek


impose sacrifice=fedakarlık getirmek


impose an obligation= yükümlülük getirmek


impose taxes=vergi yüklemek


impose oneself upon/on someone = başkasına yük olmak


I don’t want to impose=yük olmak istemem

Inflation

Enflasyon, abartı, kendini beğenmişlik, para bolluğu

Soaring inflation=artan enflasyon


Effect of inflation on=enflasyon etkisi


bring down the rate of inflation = enflasyonu aşağı çekmek


adjust for inflation=enflasyon düzeltmesi yapmak


lead to inflation=enflasyona neden olmak/yol açmak


expected inflation=beklenen enflasyon

phenomenon

Algılanabilen şey, olağanüstülük, olgu

Breakoff phenomenon=yalnızlık duygusu

proportion

Orantı, oran, simetri, uygunluk

İn direct proportion to=ile doğru orantılı olarak


Lack of proportion=oransızlık


inverse proportion= ters orantı


proportion correctly=dozunu ayarlamak


out of (all) proportion= nispetsiz/oransız


in proportion to =oranla/ -e nazaran/ -e göre/ -e oranla olarak


in direct proportion to = doğrudan ilişkili olarak/ ile paralel biçimde


in what/which proportion=ne oranda


blow out of proportion= abartmak, büyütmek (durumu vb.). (deyim)


blow something out of all proportion = pireyi deve yapmak (deyim)


keep something in proportion=bir şeyi dozunda tutmak, abartmamak (deyim)


sense of proportion= muhakeme gücü/yetkisi

receipt

Senet, fiş, makbuz, alındı

Receipt confirmation=alındı teyiidi


Provisional receipt=geçici makbuz


write a receipt=makbuz kesmek


wish safe receipt=iyi şans dilemek


by order of receipt=alınış sırasına göre


be in receipt of something=eline ulaşmış olmak (belge vb. Almak)

Simplifies

Basitleştirmek, sadeleştirmek, kolaylaştırmak

Simplifies one’s work/job =işini kolaylaştımak

tax

Vergi, harç haraç

Tax break=vergi indirimi


tax-free=vergisiz


tax refund=vergi iadesi


payroll tax=sigorta ücreti


tax one with something=bir Şeyin sorumluluğunu birine yüklemek , suçu birinin üzerine atmak


tax-and-spend=haksız vergi kazancı sağlayan (deyim)