• Shuffle
    Toggle On
    Toggle Off
  • Alphabetize
    Toggle On
    Toggle Off
  • Front First
    Toggle On
    Toggle Off
  • Both Sides
    Toggle On
    Toggle Off
  • Read
    Toggle On
    Toggle Off
Reading...
Front

Card Range To Study

through

image

Play button

image

Play button

image

Progress

1/24

Click to flip

Use LEFT and RIGHT arrow keys to navigate between flashcards;

Use UP and DOWN arrow keys to flip the card;

H to show hint;

A reads text to speech;

24 Cards in this Set

  • Front
  • Back
  • 3rd side (hint)

alertness

Açıkgözlülük, uyanıklık

Altering

Değişim, değiştirme

life-altering=insanın hayatının değiştiren olay


mood-altering=ruh halini değiştiren

appetiteboost

İştah, arzu, istek, şehvet

Poor/ Loss of / diminishing appetite= iştahsızlık, iştah kaybı


Whet someone’s appetite= birinin iştahını açmak = give an edge to one’s appetite


with great appetite=aç kurt gibi


appetite comes with eating=iştah yedikçe açılır


work up / develop an appetite=acıkmak


have a hearty appetite= midesine/yemeğe düşkün olmak


get up an appetite=özellikle bir şeyler yaptıktan sonra iştahı açılmak (deyim)




boost

Artış, artma, yükselme, destekleme

Give a boost=destek vermek


Boost the demand=talebi yükseltmek / arttırmak


boost the production=üretimi arttırmak/canlandırmak


boost the immune system= bağışıklık sistemini güçlendirmek


boost up=yukarı itmek / kaldırmak


boost the morale=moral yükseltmek


boost one’s self esteem= kendine olan saygısını arttırmak


every knock is boost=her darbe güçlendirir



Cautious

Tedbirli, önemli , temkinli, dikkatli

Cautious statement=dikkatli bir şekilde söylenen ifade


ever-cautious= her daim tehlikeli


cautious optimism=tedbirli iyimserlik (deyim)


be cautious=dikkatli ol, tedbirli olmak, dikkat etmek


be cautious about=-de tedbirli olmak

commit

Suç işlemek, önermek, adamak, vaat vermek, söz vererek bağlamak

Commit an offense=suç işlemek


commit suicide=intihar etmek


Commit one’s prestige=itibarı-yla oynamak


commit perjury=yalan yere yemin etmek


Commit oneself=fikrini/ ne düşündüğünü söylemek


commit to memory=ezberlemek


commit oneself to=söz vermek


commit murder=Adam vurmak


commit to paper=kaleme almak


commit blunder=hata/gaf yapmak


commit for=-e dahil olmasını kabul etmek /-e katılacağına dair söz vermek


commit something to memory= aklına kazımak / bir şeyi ezberlemek (deyim)


make /commit a faux pas= yanlış adım atmak / pot kırmak / toplumda hoş karşılanmayacak bir şey söylemek



conclusive

Nihai , son, kati, kesin

Be conclusive=kesinlik kazanmak


Conclusive evidence=kesin kanıt


conclusive force=ispat gücü

consistently

Sürekli olarak, tutarlı olarak, devamlı olarak, kalıcı biçimde

Be consistently successful= attığını vurmak


consistently and stubbornly = daima ve inatla

evoke

Anımsatmak , hatırlatmak, çağrışım yapmak, aklına getirmek

Evoke admiration=hayranlık uyandırmak


re-evoke=yeniden anımsatmak


evoke nostalgia=nostalji/geçmişle özlem uyandırmak

heal

Şifa bulmak, iyileştirmek, şifa vermek, düzeltmek

Heal all=her derde deva


Heal over=iyileşmek


physician, heal thyself=kelin merhemi/ilacı olsa kendi başına sürer (atasözü)


Heal the breach=tartışmayı bitirmek/noktalamak.

İmpact

Darbe, etki, çarpma,vuruş

Social impact=sosyal etki


Impact area=eki alanı


Long-range impact=uzun vadeli etki


widespread impact=yaygın etki


make a lasting impact=kalıcı etki bırakmak


have an impact on/upon = etkide bulunmak , etki etmek


be exposed to impact=darbeye maruz kalmak


make tremendous impact= büyük yankı/ses getirmek

legitimate

Meşrulaştırmak, yasallaştırmak

Legitimate explanation=mantıklı açıklama


Legitimate record =uygun kayıt

mood

Ruh hali, mizaç

Mood swing= ruh halinin çalkantılı olması


Pensive mood=dalgın ruh hali


be in the mood for/to=canı bir şey yapmak istemek


Current mood=anlık, güncel durum


slip / descend into a mood of pessimism = karamsarlığa düşmek


capture the mood=havasını/durumunu yansıtmak/göstermek


set the mood=bir şey için doğru ortamı/atmosferi oluşturmak


foul mood=huysuzluk/sinirlilik


lighten the mood=ortamı yumuşatmak


in a mood=asabi, aksi, somurtkan, canı sıkkın, keyfi kaçı


in no mood to do something= bir şey yapma modunda değil


wreck the mood=havayı bozmak


darken the mood=ortamı germek/bozmak


be in festive mood=neşeli olmak


the mood takes someone= istediğinde, canı istiyorsa, modu iyiyse


my mood lifted=keyfim yerine geldi

observe

Gözlemlemek, gözetlemek, riayet etmeki saygı göstermek

Ability to observe and interpret=gözlem ve yorum kabiliyeti


Observe a moment of silence=saygı duruşunda bulunmak

Perception

Algı, algılama, anlama, kavrama

Primary perception=ilksezi


Selective perception=algıda seçicilik


social perceptipn=sosyal algı/idrak


absence of perception=idrak eksikliği


extrasensory perception=altıncı his


Perception of truth=gerçeğin algılanması


olfactory perception=koku alma duygusu


brand perception=marka algısı


Pleasant

Güzel, zevk, hoş, keyifli

Flowing with a pleasant noise=şırıl şırıl


Pleasant talker/spoken =dudu dili/ tatlı dilli


pleasant odor=hoş koku


pleasant-tasting=tatlı


an easy and pleasant life=rahat ve sıkıntısız hayat


leave a pleasant memory=hoş bir anı bırakmak


add a pleasant mood to something = hoş bir hava katmak


pleasant idleness=hoş rahatlık


none-too-pleasant=hiç keyifli görünmeyen / hiç zevkli olmayan


what a pleasant surprise=bu ne güzel bir sürpriz


no more pleasant=boku çıkmak (argo)

prove

Kanıtlamak, ispat etmek

Prove to be right=doğru çıkmak (aslı çıkmak)


Prove somebody right=haklı çıkarmak


prove to be worthless=kof çıkmak


prove to be untrue=çürük çıkmak


prove something based on evidence=bir şeyi delile dayanarak ispat etmek


prove claim=iddia kanıtlamak


prove the contrary=aksini ispat etmek


prove unsatisfactory=yetersiz/kusurlu bulmak


prove one’s case=haklı olduğunu kanıtlamak


prove a boon=yararını/yararlı olduğunu kanıtlamak


prove one’s righteousness= haklılığını kanıtlamak


prove troublesome=problem olmak/zorluk çıkarmak


prove one’s innocence to someone=birine suçsuzluğu ispatlamak


prove something to someone=birine bir şeyi ispatlamak


prove out something= doğruluğunu kanıtlamak/ispatlamak


prove oneself as something= kendini bir şey olarak ispatlamak


prove out=başarılı olmak , başarıya ulaşmak, kanıtlamak, ispatlamak


nothing to prove=kanıtlanacak bir şey yok


easy to say, harder to prove=söylemesi kolay, kanıtlaması zor


what will that prove?=bu neyi gösterir/kanıtlar?


prove a point=bir şeyi ispatlamak (deyim)


prove/show your mettle = iyi olduğunu kanıtlamak


prove oneself as=…olarak kendini ispatlamak


fend and prove(dated)=bir fikirden/konudan yana tartışmak , bir fikir / konu için tartışmak


be on , show, prove your mettle = kendini kanıtlama azminde/gayesinde olmak , elinden gelenin en iyisini yapmak


can you prove this?=bunu ispatlayabilir misiniz?


I can prove it to you=bunu sana kanıtlayabilirim


I’m gonna prove it to you=bunu sana kanıtlayacağım


what does that prove?= ne olmuş yani?

realize

Gerçekleştirmek, fakrına varmak, idrak etmek,anlamak

Realize a desirable condition= adama dönmek


Realize an aim=amaç gerçekleştirmek


realize the facts=ayılmak


realize the truth=ayağı suya ermek=bir gerçeği ya da bir işin önemini sonradan anlayıp aklı başına gelmek


come to realize=hayata geçirmek , başlarda anlayamadığı göremediği bir şeyi anlamak fark etmek.


realize partly=kısmen gerçekleştirmek


not realize how time flew/passed = vaktin Nasıl geçtiğini anlayamamak


realize something from something=-den anlamak/kavramak


realize form=-den elde etmek


little did I realize=hiç aklıma gelmedi/ hiç bilemedim


realize what a fool you’ve been= ne kadar aptal olduğunun farkına varmak


of course, you realize this means war!= bu kesinlikle savaş ilan etmektir ( deyim)


I did not realize how late it had become=zaman nasıl geçmiş anlamamışım (geç oldu)

Scent

koku, hoş koku, parfüm, kolonya

Scent out=iz sürmek


Put on the scent=ihbar etmek


pick up a scent=koku duymak


leave scent on something=koku bırakmak


upon the right scent=tam iz üzerinde


put / throw somebody off the scent = hedef şaşırtmak I izini kaybettirmek (deyim)


scent blood=zaafından faydalanmak


be on the wrong scent=yanlış yolda olmak (deyim)




stimulatete

Uyarmak, dürtmek, kamçılamak

Stimulate the demand=talebi yükseltmek


Stimulate one’s interest=ilgisini çekmek / uyandırmak


stimulate into=-e teşvik etmek / -e güdülemek, için canlandırmak / harekete geçmek

Tenderness

Duyarlılık, hassasiyetlik, kolaylıkla incinme

Treat with tenderness and affection=şefkat göstermek

Transitionto remind somebody of something/someone

geçiş, değişme, bağlantı, dönüşüm

Smooth transition=yumuşak geçiş


Transition words=geçiş sözcükleri


transition to settle life=yerleşik hayata geçiş


transition stage=geçiş aşaması/evresi


To remind somebody of something/someone

Birine bir şeyi/birini hatırlatmak için

Kind of reminds me of somebody else= her karakter bana başka birini anımsatır


İt reminds me of somebody , this all from a long time ago=çok uzun zaman Önceki birisini bana anımsattı

Make a large impact on something/somebody

Bir şey/bir kimse üzerinde büyük bir etki yaratın

We can’t make a large-scale impact on these problems=bu sorunlar üzerinde büyük ölçekte bir etki yapamıyoruz