Elementary Turkish Lesson 19

Front 1

Söylediklerimi anlıyabildiniz, değil mi?

Back 1

You were able to understand what (the things that) I said, weren't you?

Front 2

Benimle gelebilir misin?

Back 2

Can you come with me?

Front 3

Gelemem.

Back 3

I can't (come).

Front 4

Olacak mı?

Back 4

Will it happen (work, turn out well)?

Front 5

Olabilir. Olabilir.

Back 5

It may. It may (happen, etc.)

Front 6

Olamaz!

Back 6

Impossible! (It cannot happen, etc.)

Front 7

Ben gidemez miyim?

Back 7

Can't I go? (Do you mean to say that I can't go?)

Front 8

Okuyabildiğim kitaplar çoktur, okuyamadığım kitaplar azdır.

Back 8

The books I've been able to read are numerous; those that I haven't been able to read are few.

Front 9

Ahmet gelemeyeceğini söyliyecek, fakat gelebilecek.

Back 9

Ahmet will say that he won't be able to come, but he'll be able to.

Front 10

İstediklerinizi bulamadılar.

Back 10

They couldn't find (the things) what you wanted.

Front 11

kutuya giremeyecek kadar büyük

Back 11

too big to go into the box

Front 12

Otomobil daha çabuk gitmez mi?

Daha çabuk gidemez.

Back 12

Won't the car go faster?

It can't go any faster.

Front 13

Pasaportunuzu aldıktan sonra oraya gidebilirsiniz.

Back 13

You can go there after you have received your passport.

Front 14

Caddedeki otomobilin kimin olduğunu bilmiyor musunuz?

Back 14

Do you know who owns the car out there on the street?

Front 15

Yarın gelebileceğinizi ümit ediyoruz.

Back 15

We hope that you'll be able to go tomorrow.

Front 16

(tramvayda) Ön tarafa geçiniz, baylar. Orada boş yer çoktur. Burada inmek istiyen var mı? Galatasarayda inecek var mı?

Back 16

(In the tramway) Move up towards the front, gentlemen. There's a lot of empty space there. Is there anyone who wants to get off here? Is there anyone who is going to get off at Galatasaray?

Front 17

(telefonda) Alo, Alo! Orası neresi, efendim? Burası İhsan Şirketi, efendim. Ahmet Bey orada mı?

Back 17

Hello, Hello! What number do I have, sir? This is the Ihsan Company, sir. Is Ahmet Bey there?

Front 18

(telefonda) Hangi Ahmet Beyi istiyorsunuz, efendim? Bay Ahmet Memetoğlu. Hayır, efendim. Burada yokmuş. Her halde çıkmış. Bundan yarım saat evvel buradaydı.

Back 18

Which Ahmet Bey do you want, sir? Ahmet Memetoglu Bay. No, sir. He's apparently not here. He's certainly left. He was here a half hour ago.

Front 19

(telefonda) Siz kimsiniz, efendim? Ben erdoğan Yılmaz. Erdoğan Bey! Siz misiniz? Benim, efendim. Ya siz?

Back 19

Who are you, sir? I'm Erdogan Yilmaz. Erdogan Bey! Is that you? It's me, sir. And you?

Front 20

Ben Ankaralı Saıt. Bugün geldim. Maşallah, Sait Bey. Hoş geldiniz! Hoş bulduk, Erdoğancığım. Nasılsın? İyi misin? İnşallah iyisin.

Back 20

I'm Sait from Ankara. I came today. That's great Sait Bey. Welcome! I'm glad to be here. My Erdogan. How are you? Are you fine? God willing you're good.

Front 21

Teşekkür ederim, Sait, çok iyiyim. Ya sen, sen nasılsın? Ben de iyiyim teşekkür ederim. Ne var ne yok, Erdoğancığım?

Back 21

Thank you Sait, I'm very good. And you? How are you? I'm also good, thank you. What's up my Erdogan?

Front 22

Eyvallah, Erdoğan Bey. Bir randevum var. Allaha ısmarladık. Ahmet Beye yarın tekrar telefon edeceğimi lutfen söyler misin? Hay hay! Saıt Bey. Söylerim. Güle güle, efendim.

Back 22

Well, Erdogan Bey. I've got an appointment. Good-bye. Will you please tell Ahmet Bey that I'll phone him again tomorrow? Sure, Sait Bey! I'll tell (him). Good-bye, sir!

Front 23

Yaşlı kadın ağlıya ağlıya oturdu.

Back 23

The old woman sat weeping bitterly.

Front 24

Çocukların arkadaşlarından en küçüğü budur.

Back 24

This is the smallest of my children's friends.

Front 25

Onlara göre siz oraya iki defa gitmişsiniz.

Back 25

To hear them tell it, you're alleged to have gone there a couple of times.

Front 26

Türkiye'de göreceğiniz şehirlerden en büyüğü İstanbul'dur.

Back 26

The biggest of the cities you'll see in Turkey is Istanbul.

Front 27

Ahmet, iki güzel halı satın aldığını yazdı.

Back 27

Ahmet wrote that he bought two nice rugs.

Front 28

Evinizin arkasında iki büyük ağaç mevcut olduğu doğru mudur?

Back 28

Is it so that you've got two big trees out behind your house?

Front 29

Ahmet! Al bu parayı! Koşa koşa tütüncüye git, çabuk iki gazete al!

Back 29

Ahmet! Take this money, run fast down to the tobacconist('s store, and) quickly buy two newspapers.

Front 30

Türkiye'de göreceğiniz şehirlerden en büyüğü İstanbuldur.

Back 30

The biggest of the cities you'll see in Turkey is Istanbul.

Front 31

Gazeteleri alanın ismini biliyor musunuz?

Back 31

Do you know the name of the individual who purchased the newspapers?

Front 32

Ahmet, iki güzel halı satın aldığını yazdı.

Back 32

Ahmet wrote that he bought two nice rugs.

Front 33

Bu dünyada bundan daha güzel bir dağın mevcut olduğuna inanmıyorum.

Back 33

I do not believe that there is a more beautiful mountain in all the world.

Front 34

Evinizin arkasında iki büyük ağaç mevcut olduğu doğru mudur?

Back 34

Is it so that you've got two big trees out behind your house?

Front 35

Bu adam ne iş görüyor? Gazeteci midir? Öğretmen midir?

Back 35

What is this fellow's job? Is he a newsman or is he a teahcer?

Front 36

Süyelanın kıskardeşinin bizde iki üç gece kalacağını ümit ediyoruz.

Back 36

We hope that Suheyla's sister will stay with us for two or three nights.

Front 37

Ahmet! Al bu parayı! Koşa koşa tütüncüye git, çabuk iki gazete al!

Back 37

Ahmet! Take this money, run fast down to the tobacconist('s store, and) quickly buy two newspapers.

Front 38

Türkiye'de göreceğiniz şehirlerden en büyüğü İstanbuldur.

Back 38

The biggest of the cities you'll see in Turkey is Istanbul.

Front 39

Gazeteleri alanın ismini biliyor musunuz?

Back 39

Do you know the name of the individual who purchased the newspapers?

Front 40

Ne diye gelmedin, Ahmet?

Back 40

Why didn't you come, Ahmet?

Front 41

Her sabah saat 9.30da buraya gelebileceksiniz, değil mi?

Back 41

You'll be able to get here every moring at 9:30, won't you?

Front 42

Bu dünyada bundan daha güzel bir dağın mevcut olduğuna inanmıyorum.

Back 42

I do not believe that there is a more beautiful mountain in all the world.

Front 43

Bu adam ne iş görüyor? Gazeteci midir? Öğretmen midir?

Back 43

What is this fellow's job? Is he a newsman or is he a teahcer?

Front 44

Her sabah buraya gelebileceğinize inanmam.

Back 44

I don't believe that you'll be able to get here every morning.

Front 45

Süyelanın kızkardeşinin bizde iki üç gece kalacağını ümit ediyoruz.

Back 45

We hope that Suheyla's sister will stay with us for two or three nights.

Front 46

Size bir fincan çay vereyim mi, efendim?

Back 46

May I give you a cup of tea, sir?

Front 47

Ben gitmezsem siz de gitmeyecek misiniz?

Back 47

If I don't go, won't you go either?

Front 48

Neden bahsedelim?

Back 48

What shall we talk about?

Front 49

Hakikaten gitmelidiniz mi?

Back 49

Did you really have to go?

Front 50

Hakikaten gitmeli misiniz?

Back 50

Do you really have to go?

Front 51

Siz ne dersiniz? Biz gidelim mi, gitmeyelim mi?

Back 51

What do you say? Ought we to go, or not?

Front 52

O gelirse kitabı ona vereceğiz.

Back 52

If he comes, we'll give him the book.

Front 53

Onlar ise gidemediler.

Back 53

They, however, could not go.

Front 54

'Teşekkür ederim, efendim,' deyin.

Back 54

Say, 'Thank yo, sir!'

Front 55

Parayı bize vermek mecburiyetinde değildi.

Back 55

He didn't have to give us the money.