Use LEFT and RIGHT arrow keys to navigate between flashcards;
Use UP and DOWN arrow keys to flip the card;
H to show hint;
A reads text to speech;
85 Cards in this Set
- Front
- Back
-ı (understand, find out about) (-dan) (to know about, have knowledge of) to understand
|
(-ı) anlamak >>
|
|
-ı (-a) (to convince) to explain
|
(-ı) anlatmak >>
|
|
-ı to achieve, to accomplish, to succeed
|
(-ı) başarmak >> çocuk yüzmeyı ılk günde başardı
|
|
-ı to manage (???)
|
(-ı) becermek >>
|
|
-ı to wait (for), to expect, to look (for)
|
(-ı) beklemek >> İş için şirketin beni aramasını beklıyorum
|
|
-ı to quit, to leave, to give up, to abandon
|
(-ı) birakmak >> Her gün yrüyüş yapmayı bırakmiş
|
|
-ı to know, to be informed of
|
(-ı) bilmek >> Olga tenis oynamayı biliyor
|
|
-ı to finish, to complete, to bring to an end
|
(-ı) bitirmek >>
|
|
-ı to test, to experiment, to try, to attempt
|
(-ı) denemek >> Yaşlı adamla konuşmayı denedik
|
|
-ı to listen, to pay attention, to obey
|
(-ı) dinlemek >> Profesörün konuşmasını herkes dıkkatle dinledi
|
|
-ı to think about, to ponder, to consider, to be pensive about
|
(-ı) düşünmek >> Bu sene İtalia'daki arkadaşımı zıyaret etmeyi düşünüyorum
|
|
-ı to command, to order, to rule
|
(-ı) emretmek >> Komutan askerlere 100 şınav çekmelerini emretti
|
|
-ı to neglect, to omit
|
(-ı) ihmal etmek >>
|
|
-ı to learn, to become informed
|
(-ı) öğrenmek >> İş hayatında hızlı olmayı öğrendim
|
|
-ı to teach
|
(-ı) öğretmek >>
|
|
-ı to suggest, to recommend
|
(-ı) önermek >>
|
|
-ı to plan
|
(-ı) planlamak >> Ünıversitede Amerika'ya gitmeyi planlıyormuş
|
|
-ı to ask for, to request, to beg, to plead
|
(-ı) rica etmek >> Ahmet'ten ödevime yardım etmesini rıca ettım
|
|
-ı to love, to like, to enjoy
|
(-ı) sevmek >> Insanlarla sohbet etmeyi çok sever
|
|
-ı to say, to tell
|
(-ı) söylemek >> Patronum işe daha erken gelmemi söyledı
|
|
-ı to pursue, to carry on, to keep on
|
(-ı) sürdürmek >> Annem babamlatartışmayı her zaman sürdürdür
|
|
-ı to argue, to debate, to have words (with somebody)
|
(-ı) tartışmak >>
|
|
-ı to advise, to recommend
|
(-ı) tavsiye etmek >> Mutlaka İspanya'ya gıtmenızı tavsıye ederim
|
|
-ı to submit,to bid, to offer
|
(-ı) teklif etmek >>
|
|
-ı to prefer, to choose, to opt (for something)
|
(-ı) tercih etmek >> Düzenli ve sağlıklı beslenmeyi tercih ederim
|
|
-ı (also, ümit etmek) to hope for, expect
|
(-ı) ummak >>
|
|
-ı to forget, overlook
|
(-ı) unutmak >> Dün geceseni aramayı unutmuşum
|
|
(-a) to begin, to start, to cast on in knitting
|
(-a) başlamak >> En kısa zamanda spor yapmaya başlayacağım
|
|
(-a) to venture, dare
|
(-a) cesaret etmek >>
|
|
(-a) to be reluctant (to do something)
|
(-a) çekinmek >> Babamla tatil planım hakkında konuşmaya çekiniyorum
|
|
(-a) (to come to) -la (to come with) to come, to arrive
|
(-a) gelmek >>
|
|
(-a) to go in, to enter
|
(-a) girmek >>
|
|
(-a), (-dan) to go, to go away
|
(-a) gitmek >> Bu hafta sonu Antalya'ya tatıl yapmaya gideceğim
|
|
(-a) to get ready
|
(-a) hazırlanmak >> Bu akşamki partiye gitmeye hazırlanıyor
|
|
(-a) to stay, to remain
|
(-a) kalmak >>
|
|
(-a) ,(-da) to insist, to intend
|
(-da) kararlı olmak >> Türkçe öğrenmekte kararlıyız
|
|
(see also zorlamak) (-a) to oblige, to force, to compel
|
(-a) mecbur etmek >>
|
|
(-a) to be obliged
|
(-a) mecbur olmak >>
|
|
(-a) to promise, to give your word
|
(-a) söz vermek >>
|
|
(-a) to be ashamed
|
(-a) utanmak >>
|
|
(-a) to have time
|
(-a) vakti olmak >>
|
|
(see also mecbur etmek) (-a) to oblige, to force, to impose
|
(-a) zorlamak >>
|
|
(see also kararsız davranmak) (-a) to hesitate
|
(-a) tereddüt etmek >>
|
|
(-a) to continue, keep on, carry on (with)
|
(-a) devam etmek >>
|
|
(-a) to decide, to make a decision, to make up one's mind
|
(-a) karar vermek >> Tömer'd Türkçe öğrenmeye karar verdim
|
|
(-a) (study) to work, to study, to try, to strive
|
(-a) çalışmak >> Türkiye'deki yaşam tarzına alışmaya çalışıyoruz
|
|
(-a) to strive, to struggle
|
(-a) çabalamak >>
|
|
(see also çabalamak) (-a) to push for, to strive, to go for
|
(-a) gayret etmek >>
|
|
(-a) to allow, to give permission
|
(-a) izin vermek >> Sınavda sözluk kullanmanıza izin veremem
|
|
(-a) to be angry, to get angry
|
(-a) kızmak >> Ailem ders çalışmamama kızıyor
|
|
(-a) to be surprised, to be confused, to be astonished
|
(-a) şaşırmak >>
|
|
(-a) to invite
|
(-a) davet etmek >> Arkadaşlarımı akşam yemek yemeye davet ettim
|
|
(-a) to get mad (at), to get irritated, to get annoyed
|
(-a) sinirlenmek >> Benı alışverış merkezinde 2 saat bekletmesine çok sınırlendim
|
|
(-a) to be convinced, to be persuaded
|
(-a) ikna olmak >>
|
|
(-a) to help, to assist
|
(-a) yardım etmek >> Dolabımı yerleştirmeme arkadaşim yardım ettı
|
|
(-a) need to be
|
(-a) gerek olmak >>
|
|
(-a) 1- to faint, to pass out. 2- to be found of
|
(-a) bayılmak >> Türk mutfağındaki yemekleri denemeye bayılıyorum
|
|
(-a) to be sorry for, to be upset (by), to be distressed (by), to be sad (that)
|
(-a) üzülmek >> İşinden ayrılmana üzüldüm
|
|
(-a) to cause, to trıgger, to precipitate, to give rise to
|
(-a) neden olmak >>
|
|
(-a) to put a stop to, to terminate
|
(-a) son vermek >>
|
|
(-a) to get used to
|
(-a) alışmak >>
|
|
(-a) to pay attention (to), be careful
|
(-a) dikkat etmek >>
|
|
(-a) to participate, to join, to attend, to subscribe
|
(-a) katılmak >>
|
|
(-da) to be in a hurry
|
(-da) acele etmek >>
|
|
(-da) to resist, to fight back
|
(-da) direnmek >>
|
|
(-da) to be right/to be wrong
|
(-da) haklı/haksız olmak >>
|
|
(-da) to stand out for
|
(-da) ısrarlı olmak >>
|
|
(-da) to insist, to urge
|
(-da) ısrar etmek >> Bazı öğrenciler her gün derse geç gelmekte ısrar ediyor
|
|
(-da) to persist, to be stubborn
|
(-da) inat etmek >>
|
|
(-da) to force oneself
|
(-da) zorlanmak >>
|
|
(-da) to benefit
|
(-da) yarar görmek >> Erken uyanmakta yarar var
|
|
(-da) to be harmful to
|
(-da) zararlı olmak >>
|
|
(-da) to be useful to
|
(-da) faydalı olmak >> Erken uyanmakta fayda var
|
|
(-da) to be sucessful
|
(-da) başarlı olmak >> Yüzmede atlamada çok başarılı
|
|
(-dan) to keep away from
|
(-dan) uzak durmak >>
|
|
(-dan) to give up, to change one's mind or plans
|
(-dan) vazgeçmek >> Sizinle pikniğe gelmekten vazgeçtim
|
|
(-dan) to flee, to run away, to escape
|
(-dan) kaçmak >>
|
|
(-dan) to hate, loathe,detest, abhor
|
(-dan) nefret etmek >> Yemek yapmaktan nefret eder
|
|
(-dan) to fear, be afraid of, be scared of, to be frightened
|
(-dan) korkmak >> Sınavlarda zamanında bitirememekten çok korkarım
|
|
(-dan) to get tired, to tire
|
(-dan) yorulmak >> Aynı konuyu tekrar tekrar konuşmaktan yorulduk
|
|
(-dan) to like, enjoy, be pleased with
|
(-dan) hoşlanmak >> Yüksek sesle konuşmaktan hoşlanmıyorum
|
|
(-dan) to be squeezed, to get bored, to become bashful
|
(-dan) sıkılmak >> Sana aynı şeyleri söylemekten sıkıldım
|
|
(-dan) to get bored with, to grow tired of
|
(-dan) bıkmak >> Temizlik yapmaktan bıktım
|
|
(-dan) to enjoy, to appreciate, to savor
|
(-dan) zevk almak >>
|
|
(-dan) to glad to, to be pleased to
|
(-dan) memnun olmak >> Insanlarla Türkçe iletişim kurmaktan memnun oluyorum
|