• Shuffle
    Toggle On
    Toggle Off
  • Alphabetize
    Toggle On
    Toggle Off
  • Front First
    Toggle On
    Toggle Off
  • Both Sides
    Toggle On
    Toggle Off
  • Read
    Toggle On
    Toggle Off
Reading...
Front

Card Range To Study

through

image

Play button

image

Play button

image

Progress

1/166

Click to flip

Use LEFT and RIGHT arrow keys to navigate between flashcards;

Use UP and DOWN arrow keys to flip the card;

H to show hint;

A reads text to speech;

166 Cards in this Set

  • Front
  • Back
custodian
1. sorumlu kimse. 2. bekçi. 3. kapıcı.
1. sorumlu kimse. 2. bekçi. 3. kapıcı.
confession
1. itiraf. 2. günah çıkarma. 3. itiraflar. 4. söyleme. 5. günah çıkartma. 6. ikrar. 7. teslim. 8. günah çıkarma/itiraf. 9. confession of faith iman ikrarı. 10. judicial confession mahkeme önünde yapılan itiraf.
1. itiraf. 2. günah çıkarma. 3. itiraflar. 4. söyleme. 5. günah çıkartma. 6. ikrar. 7. teslim. 8. günah çıkarma/itiraf. 9. confession of faith iman ikrarı. 10. judicial confession mahkeme önünde yapılan itiraf.
scrape off
1. sıyrık.  3. kazıma. 4. sıyırmak. 5. gıcırtı yapmak. 6. sürtünmek. 7. idare etmek. 8. garç. 9. zor durum. 10. çıkmaz.
1. kazımak. 2. kazıyarak çıkarmak. 3. kazımak , kazıyıp çıkarmak.
sidewalks
1. kaldırım. 2. tretuar. 3. (isim) kaldırım. 4. yaya kaldırımı
1. kaldırım. 2. tretuar. 3. (isim) kaldırım. 4. yaya kaldırımı
cane
1. değnek. 2. asa
1. değnek. 2. asa
howling
1. uluma sesleriyle dolu. 2. çok büyük. 3. uluyan. 4. uğultulu.
1. uluma sesleriyle dolu. 2. çok büyük. 3. uluyan. 4. uğultulu.
dungarees
kaba pamukludan pantolon / tulum
kaba pamukludan pantolon / tulum
hiking
1. yürüyüş yapma. 2. yürüyüşü. 3. fiyatları yükseltme. 4. artış/yürüyüş.
1. yürüyüş yapma. 2. yürüyüşü. 3. fiyatları yükseltme. 4. artış/yürüyüş.
windbreaker
1. (giysi olarak) rüzgârlık. 2. rüzgâra karşı koruyan spor ceket.
1. (giysi olarak) rüzgârlık. 2. rüzgâra karşı koruyan spor ceket.
chill
1. üşüme. 2. titreme. 3. buz gibi. 4. soğuk. 5. ürperme. 6. soğukluk.
1. üşüme. 2. titreme. 3. buz gibi. 4. soğuk. 5. ürperme. 6. soğukluk.
limp
1. aksamak. 2. topallama. 3. aksatmak. 4. gevşek. 5. bükülgen. 6. yumuşak. 7. hamur gibi. 8. esnek. 9. eğilip bükülen. 10. topallamak.
1. aksamak. 2. topallama. 3. aksatmak. 4. gevşek. 5. bükülgen. 6. yumuşak. 7. hamur gibi. 8. esnek. 9. eğilip bükülen. 10. topallamak.
in a hurry
1. telaş içinde. 2. aceleden. 3. hemen. 4. ivedilikle. 5. acele acele. 6. acele. 7. aceleyle, çabuk çabuk. 8. Acelesi olmak. 9. to (bir şeyi) çabuk/bir an. 10. acele etmek.
1. telaş içinde. 2. aceleden. 3. hemen. 4. ivedilikle. 5. acele acele. 6. acele. 7. aceleyle, çabuk çabuk. 8. Acelesi olmak. 9. to (bir şeyi) çabuk/bir an. 10. acele etmek.
on foot
1. yürüyerek. 2. ayağa kalkmış. 3. ayaküstü. 4. iyileşmiş. 5. yaya olarak. 6. yolunda. 7. yaya. 8. tabanvay. 9. yayan. 10. tabanvayla.
1. yürüyerek. 2. ayağa kalkmış. 3. ayaküstü. 4. iyileşmiş. 5. yaya olarak. 6. yolunda. 7. yaya. 8. tabanvay. 9. yayan. 10. tabanvayla.
limp
1. aksamak. 2. topallama. 3. aksatmak. 4. gevşek. 5. bükülgen. 6. yumuşak. 7. hamur gibi. 8. esnek. 9. eğilip bükülen. 10. topallamak.
1. aksamak. 2. topallama. 3. aksatmak. 4. gevşek. 5. bükülgen. 6. yumuşak. 7. hamur gibi. 8. esnek. 9. eğilip bükülen. 10. topallamak.
tilt
1. eğilmek. 2. araba veya kayık tentesi. 3. dövüş. 4. eğilim. 5. eğmek. 6. eğilme. 7. eğim. 8. at üzerinde mızrak oyunu. 9. boca etmek. 10. devirmek.
1. eğilmek. 2. araba veya kayık tentesi. 3. dövüş. 4. eğilim. 5. eğmek. 6. eğilme. 7. eğim. 8. at üzerinde mızrak oyunu. 9. boca etmek. 10. devirmek.
chapel
1. tapınak. 2. mabet. 3. ibadet yeri. 4. dua odası. 5. bir basımevine bağlı olarak çal. 6. basımevi çalışanları sendikası. 7. böyle bir kilisede yapılan ayin. 8. küçük kilise. 9. şapel. 10. kilisenin özel törenlere ayrılmış ...
1. tapınak. 2. mabet. 3. ibadet yeri. 4. dua odası. 5. bir basımevine bağlı olarak çal. 6. basımevi çalışanları sendikası. 7. böyle bir kilisede yapılan ayin. 8. küçük kilise. 9. şapel. 10. kilisenin özel törenlere ayrılmış bölümü.
gust of wind
1. Genellikle havacılıkta kullanılan bir terimdir. Rüzgarın normal hızda esmesi anında birdenbire hızlanması,rüzgarın darbeli esmesi,Rüzgar hamlesi. T.C.TAC: This is the tower.Clear to land for runway 05,Wind from 030 degrees than 10 k...
1. Genellikle havacılıkta kullanılan bir terimdir. Rüzgarın normal hızda esmesi anında birdenbire hızlanması,rüzgarın darbeli esmesi,Rüzgar hamlesi. T.C.TAC: This is the tower.Clear to land for runway 05,Wind from 030 degrees than 10 knots and gust,20 knots. 2. ani rüzgar.
reception
1. resepsiyon. 2. radyo, TV yayını alma. 3. karşılama. 4. alış. 5. resepsion. 6. tepki. 7. tv yayını alma. 8. servis karşılama. 9. kabul. 10. alma.
1. resepsiyon. 2. radyo, TV yayını alma. 3. karşılama. 4. alış. 5. resepsion. 6. tepki. 7. tv yayını alma. 8. servis karşılama. 9. kabul. 10. alma.
cluttered
1. karıştırılmış. 2. karıştır. 3. darmadağın. 4. (sıfat) darmadağın. 5. karistir(mak). 6. karistir. 7. karışık. 8. karışıklık. 9. dağınıklık. 10. kargaşalık.
1. karıştırılmış. 2. karıştır. 3. darmadağın. 4. (sıfat) darmadağın. 5. karistir(mak). 6. karistir. 7. karışık. 8. karışıklık. 9. dağınıklık. 10. kargaşalık.
dusty
1. tozlu. 2. sıkıcı. 3. belirsiz. 4. tatsız. 5. toz gibi. 6. kuru. 7. yavan/tozlu. 8. dustiness tozluluk. 9. cansız. 10. toz.
1. tozlu. 2. sıkıcı. 3. belirsiz. 4. tatsız. 5. toz gibi. 6. kuru. 7. yavan/tozlu. 8. dustiness tozluluk. 9. cansız. 10. toz.
church
1. kiliseye. 2. kilise. 3. hristiyan alemi. 4. hristiyan din adamları. 5. hristiyan toplumu. 6. mezhep. 7. kilise ile ilgili. 8. kilise ayini. 9. hristiyanlıkla ilgili cemaat. 10. papazlık.
1. kiliseye. 2. kilise. 3. hristiyan alemi. 4. hristiyan din adamları. 5. hristiyan toplumu. 6. mezhep. 7. kilise ile ilgili. 8. kilise ayini. 9. hristiyanlıkla ilgili cemaat. 10. papazlık.
staring at
1. Dik dik bakmak. 2. bakakalmak. 3. gözlerini dikmek. 4. gözlerini dikip bak(mak). 5. gözlerini dikip bak.
1. Dik dik bakmak. 2. bakakalmak. 3. gözlerini dikmek. 4. gözlerini dikip bak(mak). 5. gözlerini dikip bak.
flu
1. grip. 2. enflüanza. 3. (isim) grip. 4. dili grip. 5. influenza.
1. grip. 2. enflüanza. 3. (isim) grip. 4. dili grip. 5. influenza.
fill in
1. tamamlamak. 2. (çek , form vs.) doldurmak. 3. doldur. 4. (form) doldurmak. 5. form doldurmak. 6. doldurmak. 7. geçici olarak bir işte çalışmak. 8. gecici olarak birinin yerini doldurmak. fill someone in ayrintilarla anlatmak,bilgi vermek....
1. tamamlamak. 2. (çek , form vs.) doldurmak. 3. doldur. 4. (form) doldurmak. 5. form doldurmak. 6. doldurmak. 7. geçici olarak bir işte çalışmak. 8. gecici olarak birinin yerini doldurmak. fill someone in ayrintilarla anlatmak,bilgi vermek. fill sth. in/out/up yazi ile doldurmak. 9. stok eksiğini gidermek. 10. (on) bilgi vermek.
forethought
1. geleceği görme. 2. taammüden. 3. ileriyi görme. 4. sağduyu. 5. sağgörü. 6. önsezi. 7. önlem. 8. tedbir. 9. öngörürlük. 10. evvelden düşünme.
1. geleceği görme. 2. taammüden. 3. ileriyi görme. 4. sağduyu. 5. sağgörü. 6. önsezi. 7. önlem. 8. tedbir. 9. öngörürlük. 10. evvelden düşünme.
off to
1. uzak. 2. sapa. 3. ters. 4. öteki. 5. kapalı. 6. ayrılmış. 7. çıkmış. 8. izinli. 9. sağdaki. 10. (bir şeyle) başlamak.
1. uzak. 2. sapa. 3. ters. 4. öteki. 5. kapalı. 6. ayrılmış. 7. çıkmış. 8. izinli. 9. sağdaki. 10. (bir şeyle) başlamak.
petite
1. narin yapılı. 2. cimcime. 3. minyon. 4. ufak. 5. minik. 6. küçük. 7. narin. 8. ufak tefek kadın. 9. garson boy kadın giysisi. 10. ince.
1. narin yapılı. 2. cimcime. 3. minyon. 4. ufak. 5. minik. 6. küçük. 7. narin. 8. ufak tefek kadın. 9. garson boy kadın giysisi. 10. ince.
weist
1. -e doğrultmak. 2. çevirmek. 3. doğrultmak. 4. (parmak vs. ile) göstermek , işaret etmek. 5. isaret et. 6. parmakla göstermek. 7. işaret et. 8. işaret etmek.
cheekbones
1. Elmacık kemiği. 2. i., anat. elmacıkkemiği. 3. (isim) elmacık kemiği. 4. elmacıkkemiği. 5. elmacık kemik. 6. elmacik kemiği.
1. Elmacık kemiği. 2. i., anat. elmacıkkemiği. 3. (isim) elmacık kemiği. 4. elmacıkkemiği. 5. elmacık kemik. 6. elmacik kemiği.
wholesome
1. yararlı. 2. sağlıklı. 3. sağlığa yararlı. 4. ahlak açısından hiçbir sakıncası olmayan. 5. tekin olma. 6. faziletli. 7. erdemli. 8. tekince. 9. wholesomenesssıhhatli olma. 10. sıhhate yararlı.
1. yararlı. 2. sağlıklı. 3. sağlığa yararlı. 4. ahlak açısından hiçbir sakıncası olmayan. 5. tekin olma. 6. faziletli. 7. erdemli. 8. tekince. 9. wholesomenesssıhhatli olma. 10. sıhhate yararlı.
folded
1. kıvrımlı. 2. iki kat. 3. kıvrık. 4. kıvrk. 5. kırılmış. 6. kırma. 7. katlanmış. 8. katlanmış (katlı). 9. katla. 10. katı.
1. kıvrımlı. 2. iki kat. 3. kıvrık. 4. kıvrk. 5. kırılmış. 6. kırma. 7. katlanmış. 8. katlanmış (katlı). 9. katla. 10. katı.
sermon
1. vaaz. 2. vaiz. 3. öğüt. 4. diskur. 5. nutuk. 6. söylev. 7. vaazlar.
1. vaaz. 2. vaiz. 3. öğüt. 4. diskur. 5. nutuk. 6. söylev. 7. vaazlar.
guidance
1. rehberlik. 2. yol gösterme. 3. eğitim sırasında çocuğa ve ailesine öğüt verme ve yol gösterme. 4. sevketme. 5. yönlendirme. 6. kılavuzluk. 7. hidayet. 8. güdüm. 9. idare etme. 10. yön verme.
1. rehberlik. 2. yol gösterme. 3. eğitim sırasında çocuğa ve ailesine öğüt verme ve yol gösterme. 4. sevketme. 5. yönlendirme. 6. kılavuzluk. 7. hidayet. 8. güdüm. 9. idare etme. 10. yön verme.
rather
1. oldukça. 2. -den ziyade. 3. -mektense: I decided to visit a friend rather than go home. Eve gitmektense bir arkadaşı ziyaret etmeye karar verdim. 4. tercihen. 5. bayağı. 6. az çok. 7. I had rather not do it. 8. aksine [brit.]. 9. daha doğrusu. 10. (rädh'ır') ünlem, İng., k.dili. Hem de nasıl!.
frigid
1. buz gibi. 2. cinsel ilişkiden zevk almayan. 3. çok soğuk. 4. frijid. 5. soğuk. 6. duygusuzluk. 7. resmi. 8. cana yakın olmayan. 9. duygusuz. 10. (Tıp) frijit, soğuk.
1. buz gibi. 2. cinsel ilişkiden zevk almayan. 3. çok soğuk. 4. frijid. 5. soğuk. 6. duygusuzluk. 7. resmi. 8. cana yakın olmayan. 9. duygusuz. 10. (Tıp) frijit, soğuk.
fussed
1. yaygara. 2. velvele. 3. telaş. 4. ıvır zıvır bolluğu. 5. titizlenmek. 6. telaşlandırmak. 7. gürültü patırtı. 8. telaşlanmak. 9. gereksiz yere telâşlanmak. 10. ince eleyip sık dokumak.
1. yaygara. 2. velvele. 3. telaş. 4. ıvır zıvır bolluğu. 5. titizlenmek. 6. telaşlandırmak. 7. gürültü patırtı. 8. telaşlanmak. 9. gereksiz yere telâşlanmak. 10. ince eleyip sık dokumak.
bowing
1. Verev. 2. bow eğil/eğ. 3. keman yayı kullanma. 4. bükülme. 5. eğrilik. 6. başla selamlama. 7. eğilmek. 8. reverans/fiyonk/yay. 9. londra'da bir kilise. 10. baş.
1. Verev. 2. bow eğil/eğ. 3. keman yayı kullanma. 4. bükülme. 5. eğrilik. 6. başla selamlama. 7. eğilmek. 8. reverans/fiyonk/yay. 9. londra'da bir kilise. 10. baş.
frantically
1. çılgınca. 2. Delirmiş bir halde, çıldırmış bir halde. 3. hummalı. 4. dellenmiş. 5. öfkeli. 6. aşırı heyecanlanmış. 7. ümitsiz. 8. kendini kaybetmişcesine. 9. zıvanadan çıkmış. 10. çıldırmış.
1. çılgınca. 2. Delirmiş bir halde, çıldırmış bir halde. 3. hummalı. 4. dellenmiş. 5. öfkeli. 6. aşırı heyecanlanmış. 7. ümitsiz. 8. kendini kaybetmişcesine. 9. zıvanadan çıkmış. 10. çıldırmış.
accommodate
1. uyum sağlamak. 2. kalacak yer vermek. 3. yerleştirmek. 4. alışmak. 5. alıştırmak. 6. sağlamak. 7. kalacak yer sağlamak. 8. tanzim etmek. 9. birbirine uygun kılmak. 10. uydurmak.
1. uyum sağlamak. 2. kalacak yer vermek. 3. yerleştirmek. 4. alışmak. 5. alıştırmak. 6. sağlamak. 7. kalacak yer sağlamak. 8. tanzim etmek. 9. birbirine uygun kılmak. 10. uydurmak.
halfway house
1. Sosyal rehabilitasyon merkezi.
1. Sosyal rehabilitasyon merkezi.
parole
1. şartlı tahliye etmek. 2. şartlı tahliye. 3. kefaletle serbest bırakmak. 4. tutukluya verilen izin. 5. şartla salıverme. 6. söz. 7. parola. 8. mahkumu şartlı olarak serbest bırakm. 9. kefaletle serbest bırakma. 10. şartlı olarak ma...
1. şartlı tahliye etmek. 2. şartlı tahliye. 3. kefaletle serbest bırakmak. 4. tutukluya verilen izin. 5. şartla salıverme. 6. söz. 7. parola. 8. mahkumu şartlı olarak serbest bırakm. 9. kefaletle serbest bırakma. 10. şartlı olarak mahkumun tahliyesi.
inquiry
1. sorgu. 2. soruşturma. 3. araştırma. 4. anket. 5. bahis. 6. araştırma/sorma/soru. 7. talep. 8. teklif talebi. 9. tahkikat. 10. soru.
1. sorgu. 2. soruşturma. 3. araştırma. 4. anket. 5. bahis. 6. araştırma/sorma/soru. 7. talep. 8. teklif talebi. 9. tahkikat. 10. soru.
steam
1. buhar. 2. (isim) buhar, islim, buğu, istim; (k. dili) kuvvet, şiddet, enerji; (k. dili) hiddet. 3. (fiil) buhar salıvermek; buğulamak: buharda pişirmek; buğusu çıkmak, dumanı çıkmak, buram buram tütmek, islim halinde çıkmak; vapur...
1. buhar. 2. (isim) buhar, islim, buğu, istim; (k. dili) kuvvet, şiddet, enerji; (k. dili) hiddet. 3. (fiil) buhar salıvermek; buğulamak: buharda pişirmek; buğusu çıkmak, dumanı çıkmak, buram buram tütmek, islim halinde çıkmak; vapurla yolculuk yapmak. 4. buhar çıkarmak. 5. buğulama yapmak. 6. buhar salıvermek. 7. buharla çalışmak. 8. buğu. 9. çayı demlemek. 10. subuharı.
hesitant
1. kuşkulu. 2. kararsız. 3. Çekingen. 4. tereddüdlü. 5. duraksamalı. 6. duraksayan. 7. ikircikli. 8. tereddütlü. 9. ikircimli. 10. mızmız.
1. kuşkulu. 2. kararsız. 3. Çekingen. 4. tereddüdlü. 5. duraksamalı. 6. duraksayan. 7. ikircikli. 8. tereddütlü. 9. ikircimli. 10. mızmız.
interrogation
1. SORGULAMA (İSTİHBARAT): Soru soranın kontrolundaki bir şahsa direkt olarak soru sorularak sistematik bilgi edinme çabası. 2. sorgu. 3. soru. 4. soru sorma. 5. soruşturma. 6. sorguya çekme. 7. sorgulama. 8. (INTELLIGENCE) SORGULAMA (İST...
1. SORGULAMA (İSTİHBARAT): Soru soranın kontrolundaki bir şahsa direkt olarak soru sorularak sistematik bilgi edinme çabası. 2. sorgu. 3. soru. 4. soru sorma. 5. soruşturma. 6. sorguya çekme. 7. sorgulama. 8. (INTELLIGENCE) SORGULAMA (İSTİHBARAT): Soru soranın kontrolundaki bir şahsa direkt olarak soru sorularak sistematik bilgi edinme çabası. 9. interrogation point soru işareti.
compelled
1. mecbur. 2. zorlanan. 3. zorla(mak). 4. mecbur olmak. 5. zorla. 6. zorlanmış. 7. zorlamak. 8. mecbur etmek. 9. zorunda bırakmak. 10. gerektir/zorla.
1. mecbur. 2. zorlanan. 3. zorla(mak). 4. mecbur olmak. 5. zorla. 6. zorlanmış. 7. zorlamak. 8. mecbur etmek. 9. zorunda bırakmak. 10. gerektir/zorla.
press on
1. çaba harcamaya devam etmek. 2. devam etmek. 3. üşüşmek.
1. çaba harcamaya devam etmek. 2. devam etmek. 3. üşüşmek.
scurried
1. hızlı kaçmış. 2. hızla kaçmak. 3. acele etme. 4. koşturma. 5. seğirtmek. 6. hızla kaçma. 7. koşmak. 8. koşuşturmak. 9. kısa at yarışı. 10. acele.
1. hızlı kaçmış. 2. hızla kaçmak. 3. acele etme. 4. koşturma. 5. seğirtmek. 6. hızla kaçma. 7. koşmak. 8. koşuşturmak. 9. kısa at yarışı. 10. acele.
backside
1. kıç. 2. konuşma dili kıç, makat. 3. arka taraf. 4. arka. 5. taraf. 6. popo. 7. k.dili. kıç, makat. 8. kıç (Argo). 9. insan veya hayvan kıçı. 10. arka tarafı.
1. kıç. 2. konuşma dili kıç, makat. 3. arka taraf. 4. arka. 5. taraf. 6. popo. 7. k.dili. kıç, makat. 8. kıç (Argo). 9. insan veya hayvan kıçı. 10. arka tarafı.
slack
1. gevşeklik. 2. fazlalık. 3. kaytarmak. 4. tembellik etmek. 5. kaba saba. 6. çözmek. 7. toz kömür. 8. uyuşuk. 9. yavaşlatmak. 10. hımbıl.
1. gevşeklik. 2. fazlalık. 3. kaytarmak. 4. tembellik etmek. 5. kaba saba. 6. çözmek. 7. toz kömür. 8. uyuşuk. 9. yavaşlatmak. 10. hımbıl.
slender
1. zayıf. 2. ince uzun. 3. ince. 4. ince belli. 5. narin. 6. az. 7. sınırlı. 8. ufak tefek. 9. ceylan gibi. 10. minyon.
1. zayıf. 2. ince uzun. 3. ince. 4. ince belli. 5. narin. 6. az. 7. sınırlı. 8. ufak tefek. 9. ceylan gibi. 10. minyon.
ponytail
1. kuyruk. 2. at kuyruğu. 3. atkuyruğu. 4. atkuyruk. 5. (isim) at kuyruğu.
1. kuyruk. 2. at kuyruğu. 3. atkuyruğu. 4. atkuyruk. 5. (isim) at kuyruğu.
fingertip
1. parmak ucu. 2. parmak uç. 3. (isim) parmak ucu. 4. parmak uçları.
1. parmak ucu. 2. parmak uç. 3. (isim) parmak ucu. 4. parmak uçları.
thighs
1. uyluklar. 2. but. 3. oyluk. 4. kalça. 5. uyluk.
1. uyluklar. 2. but. 3. oyluk. 4. kalça. 5. uyluk.
forlornly
1. ıssız/mahzun bir şekilde. 2. kimsesiz. 3. ümitsizce. 4. ümitsiz. 5. sahipsiz. 6. forlornly ümitsizce. 7. meyus. 8. terkedilmiş. 9. ıssız. 10. ümitsiz bir teşebbüs.
1. ıssız/mahzun bir şekilde. 2. kimsesiz. 3. ümitsizce. 4. ümitsiz. 5. sahipsiz. 6. forlornly ümitsizce. 7. meyus. 8. terkedilmiş. 9. ıssız. 10. ümitsiz bir teşebbüs.
ponder
1. iyice düşünmek. 2. düşünüp taşınmak. 3. düşünmek. 4. fikir yormak. 5. ölçüp tartmak. 6. ölçüp biçmek. 7. üzerinde düşünmek. 8. gönlüne danışmak. 9. kafa patlatmak. 10. kafa yormak.
1. iyice düşünmek. 2. düşünüp taşınmak. 3. düşünmek. 4. fikir yormak. 5. ölçüp tartmak. 6. ölçüp biçmek. 7. üzerinde düşünmek. 8. gönlüne danışmak. 9. kafa patlatmak. 10. kafa yormak.
frivolous
1. Pek önem arzetmeyen. 2. anlamsız. 3. boş uçarı. 4. uçari. 5. havai (kimse). 6. havai. 7. boş. 8. hoppa. 9. uçarı. 10. ciddi olmayan.
1. Pek önem arzetmeyen. 2. anlamsız. 3. boş uçarı. 4. uçari. 5. havai (kimse). 6. havai. 7. boş. 8. hoppa. 9. uçarı. 10. ciddi olmayan.
skinned
1. derili. 2. derisi yüzülmüş. 3. deri gibi. 4. derisi soyulmuş. 5. kabuk bağlamış. 6. yüzülmüş. 7. derisi yüzülmüs. 8. derisini yüz. 9. cilt. 10. soymak.
1. derili. 2. derisi yüzülmüş. 3. deri gibi. 4. derisi soyulmuş. 5. kabuk bağlamış. 6. yüzülmüş. 7. derisi yüzülmüs. 8. derisini yüz. 9. cilt. 10. soymak.
sinister
1. fesat. 2. kötü/uğursuz. 3. fena. 4. şom. 5. a sinister design kötü fikir. 6. tehditkar. 7. meşum. 8. kem. 9. tekin olmayan. 10. uğursuz.
1. fesat. 2. kötü/uğursuz. 3. fena. 4. şom. 5. a sinister design kötü fikir. 6. tehditkar. 7. meşum. 8. kem. 9. tekin olmayan. 10. uğursuz.
creep up
1. sürünebilir.
1. sürünebilir.
creeping up
1. sürünen. 2. sürünebilir.
1. sürünen. 2. sürünebilir.
lutheran
1. Lüteriyen. 2. A member of any of the Christian churches of which identify with the theology of Martin Luther.
1. Lüteriyen. 2. A member of any of the Christian churches of which identify with the theology of Martin Luther.
doubt
1. kuşkulanmak. 2. şüphelenmek. 3. şüphe. 4. kuşku. 5. 1. kuşkulanmak, kuşku duymak, şüphelenmek, şüphe etmek: I doubt his integrity. Dürüstlüğünden kuşku. 6. şüphe etmek. 7. güvensizlik. 8. emin olmamak. 9. şüpheli durum. 1...
1. kuşkulanmak. 2. şüphelenmek. 3. şüphe. 4. kuşku. 5. 1. kuşkulanmak, kuşku duymak, şüphelenmek, şüphe etmek: I doubt his integrity. Dürüstlüğünden kuşku. 6. şüphe etmek. 7. güvensizlik. 8. emin olmamak. 9. şüpheli durum. 10. şüphesi olmak.
chin
1. çene. 2. cenen. 3. çenenin altına sıkıştırmak. 4. gevezelik. 5. çene hizasına getirmek. 6. çene hizası. 7. konuşmak. 8. jimnastikte çeneyi çubuğun hizasına getirmek. 9. i., anat. çene. 10. çene hizasına kaldırmak.
1. çene. 2. cenen. 3. çenenin altına sıkıştırmak. 4. gevezelik. 5. çene hizasına getirmek. 6. çene hizası. 7. konuşmak. 8. jimnastikte çeneyi çubuğun hizasına getirmek. 9. i., anat. çene. 10. çene hizasına kaldırmak.
nibble
1. 4 bit, yarım bayt. 2. kemirmek. 3. dişlemek. 4. otlanmak. 5. dörtlü. 6. yarım bayt (bilgisayar). 7. küçük ısırık. 8. dört bit. 9. ufak parçalar koparmak. 10. yarım byte.
1. 4 bit, yarım bayt. 2. kemirmek. 3. dişlemek. 4. otlanmak. 5. dörtlü. 6. yarım bayt (bilgisayar). 7. küçük ısırık. 8. dört bit. 9. ufak parçalar koparmak. 10. yarım byte.
morsel
1. lokma. 2. zerre. 3. parça. 4. ısırış.
1. lokma. 2. zerre. 3. parça. 4. ısırış.
reverend
1. din adamı. 2. Hürmete layık, saygıdeğer, sayın, muhterem papaz veya vaizlerin lakabı olarak kullanılır. 3. muhterem. 4. peder. 5. saygıdeğer. 6. aziz. 7. muhterem peder. 8. mükerrem. 9. Hrist. Sayın (papazın isminden önce kullanılan unvan): the Reverend John Donne Sayın John Donne. i., k.dili. papaz efendi.
anxious
1. endişeli. 2. kaygılı. 3. hevesli. 4. merak içinde. 5. tasalı. 6. huzursuz. 7. istekli. 8. anksiyöz. 9. kaygili. 10. endişelenmek.
1. endişeli. 2. kaygılı. 3. hevesli. 4. merak içinde. 5. tasalı. 6. huzursuz. 7. istekli. 8. anksiyöz. 9. kaygili. 10. endişelenmek.
politeness
1. nezaket. 2. edep. 3. incelik. 4. himmet. 5. terbiye. 6. naziklik. 7. ertem. 8. kibarlık. 9. efendilik. 10. terbiye/nezaket.
1. nezaket. 2. edep. 3. incelik. 4. himmet. 5. terbiye. 6. naziklik. 7. ertem. 8. kibarlık. 9. efendilik. 10. terbiye/nezaket.
curiosity
1. merak. 2. ilginç şey. 3. tuhaf tip. 4. garip. 5. tuhaf şey. 6. nadir şey. 7. ilgi. 8. sorak. 9. antika. 10. garabet.
1. merak. 2. ilginç şey. 3. tuhaf tip. 4. garip. 5. tuhaf şey. 6. nadir şey. 7. ilgi. 8. sorak. 9. antika. 10. garabet.
hesitation
1. tereddüt. 2. tereddüd. 3. duraksama. 4. çekinme. 5. takılma. 6. duraklama. 7. ikircik. 8. ikircim. 9. çekinmek. 10. duraksamak.
1. tereddüt. 2. tereddüd. 3. duraksama. 4. çekinme. 5. takılma. 6. duraklama. 7. ikircik. 8. ikircim. 9. çekinmek. 10. duraksamak.
scribble
1. karalama. 2. çiziktirme. 3. karalam. 4. kargacık burgacık yazı. 5. kötü el yazısı. 6. çızıktırmak. 7. cızıktırmak. 8. çiziktirmek. 9. eğri büğrü yazmak. 10. karalamak.
1. karalama. 2. çiziktirme. 3. karalam. 4. kargacık burgacık yazı. 5. kötü el yazısı. 6. çızıktırmak. 7. cızıktırmak. 8. çiziktirmek. 9. eğri büğrü yazmak. 10. karalamak.
peck
1. gagalamak. 2. gagala. 3. hasta tahliye muhtemel durum kiti (patient evacuation contingency kit). 4. çok az yemek. 5. acele/ruhsuz öpüş. 6. çeyrek kilelik ölçü. 7. aceleyle/ruhsuz bir şekilde öpmek. 8. sivri uçlu bir şey ile çab. 9....
1. gagalamak. 2. gagala. 3. hasta tahliye muhtemel durum kiti (patient evacuation contingency kit). 4. çok az yemek. 5. acele/ruhsuz öpüş. 6. çeyrek kilelik ölçü. 7. aceleyle/ruhsuz bir şekilde öpmek. 8. sivri uçlu bir şey ile çab. 9. azar azar yemek. 10. yaklaşık dokuz litrelik kuru ölçü.
flourish
1. gelişmek. 2. büyümek. 3. gelişmek, büyümek; ilerlemek. 4. gösterişli hareket. 5. dalgalanmak. 6. yıldızı parlamak. 7. savurma. 8. sallamak. 9. abartılı jestler yapmak. 10. süslemek.
1. gelişmek. 2. büyümek. 3. gelişmek, büyümek; ilerlemek. 4. gösterişli hareket. 5. dalgalanmak. 6. yıldızı parlamak. 7. savurma. 8. sallamak. 9. abartılı jestler yapmak. 10. süslemek.
deadline
1. son teslim tarihi. 2. son tarih, son teslim tarihi, vade tarihi. 3. zaman sınırı. 4. Cezaevlerinde hükümlülerin geçmemesi gereken yasak bölge sınırı. 5. teslim müddeti sonu. 6. yasak bölge sınırı. 7. vade sonu. 8. tarih koyma. 9...
1. son teslim tarihi. 2. son tarih, son teslim tarihi, vade tarihi. 3. zaman sınırı. 4. Cezaevlerinde hükümlülerin geçmemesi gereken yasak bölge sınırı. 5. teslim müddeti sonu. 6. yasak bölge sınırı. 7. vade sonu. 8. tarih koyma. 9. vade bitimi. 10. sınır.
felon
1. dolama. 2. cani. 3. suçlu. 4. zalim. 5. cinayet. 6. felon. 7. tırnak altında veya yakınında olan ufak yara. 8. i., huk. suçlu. 9. Tırnak altında veya yakınında olan ufak yara, dolama.
1. dolama. 2. cani. 3. suçlu. 4. zalim. 5. cinayet. 6. felon. 7. tırnak altında veya yakınında olan ufak yara. 8. i., huk. suçlu. 9. Tırnak altında veya yakınında olan ufak yara, dolama.
convicted
1. (sıfat) suçu kanıtlanmış. 2. mahkum edilen. 3. mahkum olmuş. 4. mahkum. 5. mahkum edilmiş. 6. mahkum et(mek). 7. suçu kanıtlanmış. 8. mahkum et. 9. suçlu bulmak. 10. mahkum etmek.
1. (sıfat) suçu kanıtlanmış. 2. mahkum edilen. 3. mahkum olmuş. 4. mahkum. 5. mahkum edilmiş. 6. mahkum et(mek). 7. suçu kanıtlanmış. 8. mahkum et. 9. suçlu bulmak. 10. mahkum etmek.
wrap up
1. (paket v.b.'ni) sarmak. 2. konuşma dili (toplantıyı, işi) bitirmek. 3. paketlemek. 4. (konuyu) toparlamak. 5. kavgayı kesmek. 6. (soğuğa karşı) kalın giyinmek, sarınıp sarmalanmak. 7. kesmek. 8. özetlemek. 9. sarmak. 10. ambalajlamak.
1. (paket v.b.'ni) sarmak. 2. konuşma dili (toplantıyı, işi) bitirmek. 3. paketlemek. 4. (konuyu) toparlamak. 5. kavgayı kesmek. 6. (soğuğa karşı) kalın giyinmek, sarınıp sarmalanmak. 7. kesmek. 8. özetlemek. 9. sarmak. 10. ambalajlamak.
pastor
1. pastör. 2. (Protestanlıkta) papaz. 3. papaz. 4. papaz (protestanlıkta). 5. (isim) papaz. 6. pastoratepapazlık. 7. kırsal. 8. pastoral. 9. pastoral şiir. 10. kır hayatına ait.
1. pastör. 2. (Protestanlıkta) papaz. 3. papaz. 4. papaz (protestanlıkta). 5. (isim) papaz. 6. pastoratepapazlık. 7. kırsal. 8. pastoral. 9. pastoral şiir. 10. kır hayatına ait.
wipe
1. silmek. 2. silme. 3. temizleme. 4. kurulamak. 5. alay. 6. süpür. 7. dalga geçme. 8. kafa bulma. 9. vuruş. 10. silip çıkarmak.
1. silmek. 2. silme. 3. temizleme. 4. kurulamak. 5. alay. 6. süpür. 7. dalga geçme. 8. kafa bulma. 9. vuruş. 10. silip çıkarmak.
fiance
1. nişanlı. 2. nisanli. 3. (isim) nişanlı. 4. (erkek) nişanlı. 5. sözlü. 6. [n] nişanlı. 7. nişanlı (kız). 8. nişanlısı. 9. adaklı. 10. (kız) nişanlı.
1. nişanlı. 2. nisanli. 3. (isim) nişanlı. 4. (erkek) nişanlı. 5. sözlü. 6. [n] nişanlı. 7. nişanlı (kız). 8. nişanlısı. 9. adaklı. 10. (kız) nişanlı.
frown
1. hiddetle bakmak. 2. hoşnutsuzluk belirten bakış. 3. asık. 4. kaşını çatmak. 5. kaş çat. 6. kaşlarını çatmak. 7. alın çatmak. 8. somurtmak. 9. kızma. 10. kaş çatmak.
1. hiddetle bakmak. 2. hoşnutsuzluk belirten bakış. 3. asık. 4. kaşını çatmak. 5. kaş çat. 6. kaşlarını çatmak. 7. alın çatmak. 8. somurtmak. 9. kızma. 10. kaş çatmak.
slammed
1. çarpmak hız ve gürültü ile vurmak veya yere çalmak. 2. güm. 3. fark atmak. 4. yenmek. 5. acımasızca eleştirmek. 6. uzak mesafe kara taarruz füzesi (stand-off land attack misilse). 7. şiddetle kapı kapama gürültüsü. 8. çarpıp ...
1. çarpmak hız ve gürültü ile vurmak veya yere çalmak. 2. güm. 3. fark atmak. 4. yenmek. 5. acımasızca eleştirmek. 6. uzak mesafe kara taarruz füzesi (stand-off land attack misilse). 7. şiddetle kapı kapama gürültüsü. 8. çarpıp kapamak. 9. vurmak. 10. bam.
hustle into
1. (doing) aceleyle ikna etmek, kandirmak, sikistirmak. 2. birini apar topar (bir yere) sokmak.
1. (doing) aceleyle ikna etmek, kandirmak, sikistirmak. 2. birini apar topar (bir yere) sokmak.
span
1. süre. 2. süre,yayılım. 3. mesafe. 4. Kemer veya köprü ayakları arasındaki açıklık. 5. müddet. 6. (o) Çok az, kıt, dar, eksik, az, seyrek, nadir, kıtlık, yokluk, azlık, eksiklik, noksanlık. 7. kapsamak. 8. üzerine köprü kurm...
1. süre. 2. süre,yayılım. 3. mesafe. 4. Kemer veya köprü ayakları arasındaki açıklık. 5. müddet. 6. (o) Çok az, kıt, dar, eksik, az, seyrek, nadir, kıtlık, yokluk, azlık, eksiklik, noksanlık. 7. kapsamak. 8. üzerine köprü kurmak. 9. genişlik. 10. uzunluk.
congregation
1. cemaat. 2. cemaat/topluluk. 3. dinsel örgüt. 4. senato toplantısı. 5. toplama. 6. topluluk. 7. toplanma. 8. idaresi cemaatin elinde olan. 9. congregational cemaate ait. 10. toplama, toplantı.
1. cemaat. 2. cemaat/topluluk. 3. dinsel örgüt. 4. senato toplantısı. 5. toplama. 6. topluluk. 7. toplanma. 8. idaresi cemaatin elinde olan. 9. congregational cemaate ait. 10. toplama, toplantı.
blizzard
1. tipi. 2. kar fırtınası. 3. kar fırtına.
1. tipi. 2. kar fırtınası. 3. kar fırtına.
shelter
1. barınak. 2. sığınak. 3. barındırmak. 4. barınmak. 5. sundurma. 6. barinma. 7. saklanmak. 8. kaçamak. 9. siperlenmek. 10. siper.
1. barınak. 2. sığınak. 3. barındırmak. 4. barınmak. 5. sundurma. 6. barinma. 7. saklanmak. 8. kaçamak. 9. siperlenmek. 10. siper.
reluctant
1. isteksiz. 2. gönülsüz. 3. ağırdan alan. 4. gönülsüzlükle. 5. rızasızlık. 6. gönülsüzlük. 7. tereddütlü. 8. zorla yapılan. 9. istenmeden yapılan. 10. reluctance.
1. isteksiz. 2. gönülsüz. 3. ağırdan alan. 4. gönülsüzlükle. 5. rızasızlık. 6. gönülsüzlük. 7. tereddütlü. 8. zorla yapılan. 9. istenmeden yapılan. 10. reluctance.
citation
1. celp kâğıdı. 2. huk. celp, çağrı. 3. alıntı. 4. ADI GEÇME: Bir işte başarı gösterenlerin isimlerinin, bir emir veya haberde özel surette bahsedilmesi. 5. eserden aktarma. 6. celbe. 7. takdirnâme. 8. celp. 9. çağrı. 10. davet ...
1. celp kâğıdı. 2. huk. celp, çağrı. 3. alıntı. 4. ADI GEÇME: Bir işte başarı gösterenlerin isimlerinin, bir emir veya haberde özel surette bahsedilmesi. 5. eserden aktarma. 6. celbe. 7. takdirnâme. 8. celp. 9. çağrı. 10. davet etme.
embarrassing
1. utandırıcı. 2. huzursuz edici. 3. can sıkıcı. 4. mahcup edici. 5. zor duruma sokan. 6. utandırmak. 7. SIKMAK, UTANDIRMAK, ŞAŞIRTMAK. 8. aşağılatmak. 9. rahatsız etmek. 10. bozum etmek.
1. utandırıcı. 2. huzursuz edici. 3. can sıkıcı. 4. mahcup edici. 5. zor duruma sokan. 6. utandırmak. 7. SIKMAK, UTANDIRMAK, ŞAŞIRTMAK. 8. aşağılatmak. 9. rahatsız etmek. 10. bozum etmek.
forgiveness
1. af. 2. affetme. 3. bağışlayıcılık. 4. magfiret. 5. bağışlama. 6. bağışlanma. 7. bağışlama/bağışlanma. 8. affetmek. 9. bağışlamak. 10. kusuruna bakmamak.
1. af. 2. affetme. 3. bağışlayıcılık. 4. magfiret. 5. bağışlama. 6. bağışlanma. 7. bağışlama/bağışlanma. 8. affetmek. 9. bağışlamak. 10. kusuruna bakmamak.
overwhelming
1. kahredici. 2. çok yoğun ve baskılı. 3. başından aşkın. 4. çok büyük. 5. baskın. 6. galip. 7. karşı konulmaz. 8. ezici. 9. bas. 10. basarak.
1. kahredici. 2. çok yoğun ve baskılı. 3. başından aşkın. 4. çok büyük. 5. baskın. 6. galip. 7. karşı konulmaz. 8. ezici. 9. bas. 10. basarak.
heinous
1. adi. 2. heinously tiksindirici bir şekilde. 3. tiksindirici, iğrenç, kötü, çirkin. 4. çirkin. 5. iğrenç. 6. kötü. 7. heinousness iğrençlik. 8. kerih. 9. tiksindirici bir şekilde. 10. iğrençlik.
1. adi. 2. heinously tiksindirici bir şekilde. 3. tiksindirici, iğrenç, kötü, çirkin. 4. çirkin. 5. iğrenç. 6. kötü. 7. heinousness iğrençlik. 8. kerih. 9. tiksindirici bir şekilde. 10. iğrençlik.
atrocious
1. zalim. 2. acımasız. 3. gaddar. 4. berbat. 5. korkunç bir şekilde. 6. atrociousness zulüm gaddarlık. 7. felaket. 8. vahşi. 9. menfur. 10. gaddarca.
1. zalim. 2. acımasız. 3. gaddar. 4. berbat. 5. korkunç bir şekilde. 6. atrociousness zulüm gaddarlık. 7. felaket. 8. vahşi. 9. menfur. 10. gaddarca.
horrific
1. korkunç. 2. dehşet verici. 3. aşırı. 4. dehşete düşüren. 5. ürkünç. 6. dehşet verici bir şekilde.
1. korkunç. 2. dehşet verici. 3. aşırı. 4. dehşete düşüren. 5. ürkünç. 6. dehşet verici bir şekilde.
condemn
1. mahkum etmek. 2. ayıplamak. 3. kınamak. 4. suçlamak. 5. istimlak etmek. 6. el koymak. 7. çarptırmak. 8. hüküm vermek. 9. kamulaştırmak. 10. kina.
1. mahkum etmek. 2. ayıplamak. 3. kınamak. 4. suçlamak. 5. istimlak etmek. 6. el koymak. 7. çarptırmak. 8. hüküm vermek. 9. kamulaştırmak. 10. kina.
convinced
1. ikna olmuş. 2. inandırılmış. 3. ikna olmak. 4. inanmış. 5. kanmış. 6. emin/inançlı. 7. inandır. 8. inandir(mak). 9. ikna et. 10. inandırılan.
1. ikna olmuş. 2. inandırılmış. 3. ikna olmak. 4. inanmış. 5. kanmış. 6. emin/inançlı. 7. inandır. 8. inandir(mak). 9. ikna et. 10. inandırılan.
saggy
1. bel vermiş. 2. biraz sarkmış.
1. bel vermiş. 2. biraz sarkmış.
canvas
1. tuval. 2. yelken bezi. 3. çadır bezi. 4. branda. 5. kanvas. 6. tuvale yapılmış tablo. 7. yelken. 8. kanvaz. 9. kanaviçe. 10. branda bezi.
1. tuval. 2. yelken bezi. 3. çadır bezi. 4. branda. 5. kanvas. 6. tuvale yapılmış tablo. 7. yelken. 8. kanvaz. 9. kanaviçe. 10. branda bezi.
nearby
1. civarında. 2. yanında. 3. yakındaki. 4. yakında. 5. yakın. z. yakında.
1. civarında. 2. yanında. 3. yakındaki. 4. yakında. 5. yakın. z. yakında.
logs
1. günlükleri. 2. kütük. 3. log cabin kütükten yapılmış kulübe. 4. kütük (kesilmiş ağaç gövdesi). 5. logaritma. 6. seyir defteri. 7. parekete. 8. tomruk. 9. parakete. 10. lojistik (logistics).
1. günlükleri. 2. kütük. 3. log cabin kütükten yapılmış kulübe. 4. kütük (kesilmiş ağaç gövdesi). 5. logaritma. 6. seyir defteri. 7. parekete. 8. tomruk. 9. parakete. 10. lojistik (logistics).
fake
1. sahte. 2. uydurma. 3. hile. 4. sahtekâr. 5. dolandıran. 6. aldatıcı. 7. numara yapmak. 8. aldatmak. 9. roda. 10. taslamak.
1. sahte. 2. uydurma. 3. hile. 4. sahtekâr. 5. dolandıran. 6. aldatıcı. 7. numara yapmak. 8. aldatmak. 9. roda. 10. taslamak.
fireplace
1. şömine. 2. ocak. 3. yangın yeri. 4. ocaklık.
1. şömine. 2. ocak. 3. yangın yeri. 4. ocaklık.
frail
1. kolay kırılır. 2. zayıf. 3. çelimsiz. 4. hafif ve kırılgan. 5. nahif. 6. da. 7. frailty zayıflık. 8. ince ve zayıf nahif. 9. ince ve güçsüz. 10. hafif.
1. kolay kırılır. 2. zayıf. 3. çelimsiz. 4. hafif ve kırılgan. 5. nahif. 6. da. 7. frailty zayıflık. 8. ince ve zayıf nahif. 9. ince ve güçsüz. 10. hafif.
pale
1. solgun. 2. soluk. 3. benzi atmış. 4. rengi solmak. 5. açık. 6. solude. 7. kazık. 8. yetki alanı. 9. limit. 10. kazık çakmak.
1. solgun. 2. soluk. 3. benzi atmış. 4. rengi solmak. 5. açık. 6. solude. 7. kazık. 8. yetki alanı. 9. limit. 10. kazık çakmak.
confined
1. hapset: adj.hapsedilmiş. 2. sınırlanmış. 3. sınırlı. 4. kapatılmış. 5. hapsedilmiş. 6. loğusa. 7. sınırlandır: adj.sınırlı. 8. Loğusalık yatağında olan. 9. hapset(mek). 10. sınırlandır.
1. hapset: adj.hapsedilmiş. 2. sınırlanmış. 3. sınırlı. 4. kapatılmış. 5. hapsedilmiş. 6. loğusa. 7. sınırlandır: adj.sınırlı. 8. Loğusalık yatağında olan. 9. hapset(mek). 10. sınırlandır.
unlit
1. karanlık. 2. ışıksız. 3. aydınlatılmamış.
1. karanlık. 2. ışıksız. 3. aydınlatılmamış.
bony
1. kemik gibi. 2. zayıf. 3. kemiksel. 4. kemikleri çıkmış. 5. kemikli. 6. kılçıklı. 7. kemiksi. 8. bir deri bir kemik. 9. kemikli/çok zayıf. 10. sıska; bir deri bir kemik.
1. kemik gibi. 2. zayıf. 3. kemiksel. 4. kemikleri çıkmış. 5. kemikli. 6. kılçıklı. 7. kemiksi. 8. bir deri bir kemik. 9. kemikli/çok zayıf. 10. sıska; bir deri bir kemik.
knee
1. diz. 2. diz ile vurmak. 3. diz atmak. 4. diz yeri. 5. dizle vur. 6. Diz, genu. 7. paraçol. 8. dirsek şeklinde parça. 9. hürmet veya selâm. 10. knee jerk diz adalesine vurulunca meydana gelen geri atma hareketi.
1. diz. 2. diz ile vurmak. 3. diz atmak. 4. diz yeri. 5. dizle vur. 6. Diz, genu. 7. paraçol. 8. dirsek şeklinde parça. 9. hürmet veya selâm. 10. knee jerk diz adalesine vurulunca meydana gelen geri atma hareketi.
steaming
1. dumanı üstünde. 2. Dumanı üstünde (kahve vs.). 3. buharlama otoklavı. 4. buhar verme. 5. buhar. 6. (fiil) buhar salıvermek; buğulamak: buharda pişirmek; buğusu çıkmak, dumanı çıkmak, buram buram tütmek, islim halinde çıkmak; ...
1. dumanı üstünde. 2. Dumanı üstünde (kahve vs.). 3. buharlama otoklavı. 4. buhar verme. 5. buhar. 6. (fiil) buhar salıvermek; buğulamak: buharda pişirmek; buğusu çıkmak, dumanı çıkmak, buram buram tütmek, islim halinde çıkmak; vapurla yolculuk yapmak. 7. (isim) buhar, islim, buğu, istim; (k. dili) kuvvet, şiddet, enerji; (k. dili) hiddet. 8. buğulama yapmak. 9. buhar çıkarmak. 10. buhar salıvermek.
convicted of
1. (sıfat) suçu kanıtlanmış. 2. suçlu olmak. 3. mahkum edilen. 4. mahkum edilmiş. 5. mahkum. 6. mahkum olmuş. 7. mahkum et. 8. suçu kanıtlanmış. 9. mahkum et(mek).
1. (sıfat) suçu kanıtlanmış. 2. suçlu olmak. 3. mahkum edilen. 4. mahkum edilmiş. 5. mahkum. 6. mahkum olmuş. 7. mahkum et. 8. suçu kanıtlanmış. 9. mahkum et(mek).
embezzler
1. kasa hırsızı. 2. aşırtıcı. 3. zimmetine geçiren kimse. 4. zimmetine para geçiren kimse. 5. zimmetine para geçiren. 6. zimmetine geçirmek. 7. çalmak. 8. irtikap etmek. 9. kendine mâletmek. 10. embezzler zimmetine para geçiren kimse.
1. kasa hırsızı. 2. aşırtıcı. 3. zimmetine geçiren kimse. 4. zimmetine para geçiren kimse. 5. zimmetine para geçiren. 6. zimmetine geçirmek. 7. çalmak. 8. irtikap etmek. 9. kendine mâletmek. 10. embezzler zimmetine para geçiren kimse.
rug
1. kilim. 2. halı. 3. küçük halı. 4. seccade. 5. namazla. 6. Peruk. 7. seccan. 8. battaniye [brit.]. 9. kalın örtü. 10. battaniye/kilim.
1. kilim. 2. halı. 3. küçük halı. 4. seccade. 5. namazla. 6. Peruk. 7. seccan. 8. battaniye [brit.]. 9. kalın örtü. 10. battaniye/kilim.
dip
1. banmak. 2. daldırmak. 3. farları kısmak. 4. çukur. 5. bandırmak. 6. sos. 7. diploma. 8. inhitat. 9. una bulamak. 10. bayrağı yarıya indirmek.
1. banmak. 2. daldırmak. 3. farları kısmak. 4. çukur. 5. bandırmak. 6. sos. 7. diploma. 8. inhitat. 9. una bulamak. 10. bayrağı yarıya indirmek.
exhaled
1. nefes alıp vermek. 2. nefes vermek. 3. soluk dışarı vermek. 4. oh çekmek. 5. çıkarmak (koku). 6. yaymak. 7. (nefes) alıp vermek. 8. buhar ve koku hâlinde çıkmak. 9. exhalant dışarı veren. 10. çıkarmak.
1. nefes alıp vermek. 2. nefes vermek. 3. soluk dışarı vermek. 4. oh çekmek. 5. çıkarmak (koku). 6. yaymak. 7. (nefes) alıp vermek. 8. buhar ve koku hâlinde çıkmak. 9. exhalant dışarı veren. 10. çıkarmak.
prominent
1. göze çarpan. 2. seçkin. 3. belirgin. 4. öne çıkan. 5. göze çarpan şey. 6. başlıca. 7. tanınmış. 8. dil. 9. burun. 10. çıkık.
1. göze çarpan. 2. seçkin. 3. belirgin. 4. öne çıkan. 5. göze çarpan şey. 6. başlıca. 7. tanınmış. 8. dil. 9. burun. 10. çıkık.
territory
1. (belirli bir devlet, grup, kişi, hayvan v.b.'ne ait) toprak/alan/bölge. 2. bölge. 3. alan. 4. toprak. 5. ülke. 6. yurt. 7. arazi. 8. mal satılacak bölge. 9. kara. 10. yarı saha.
1. (belirli bir devlet, grup, kişi, hayvan v.b.'ne ait) toprak/alan/bölge. 2. bölge. 3. alan. 4. toprak. 5. ülke. 6. yurt. 7. arazi. 8. mal satılacak bölge. 9. kara. 10. yarı saha.
go with
1. birlikte gitmek. 2. ile flört etmek. 3. birbirini tamamlamak. 4. eşlik etmek. 5. flört etmek. 6. uymak. 7. gitmek. 8. çıkmak. 9. yolundan gitmek. 10. katılmak.
1. birlikte gitmek. 2. ile flört etmek. 3. birbirini tamamlamak. 4. eşlik etmek. 5. flört etmek. 6. uymak. 7. gitmek. 8. çıkmak. 9. yolundan gitmek. 10. katılmak.
mortality
1. ölüm oranı. 2. insanlık. 3. insanoğlu. 4. ölümlülük. 5. kalımsızlık. 6. fanilik. 7. ölüm. 8. ölüm oranı/ölümlülük. 9. büyük ölçüde can kaybı. 10. Ölüm, ölüm oranı, bütün halka oranla ölenlerin sayısı, mortal...
1. ölüm oranı. 2. insanlık. 3. insanoğlu. 4. ölümlülük. 5. kalımsızlık. 6. fanilik. 7. ölüm. 8. ölüm oranı/ölümlülük. 9. büyük ölçüde can kaybı. 10. Ölüm, ölüm oranı, bütün halka oranla ölenlerin sayısı, mortalite.
skeptical
1. kuşkulu, şüphe içinde: I'm skeptical about this. Bu konuda birtakım şüphelerim var. 2. kuşkucu. 3. şüphe içinde. 4. şüpheci. 5. septik. 6. sceptical. 7. şüpheli. 8. kuşkulu. 9. skeptik. 10. kuşkuyla.
1. kuşkulu, şüphe içinde: I'm skeptical about this. Bu konuda birtakım şüphelerim var. 2. kuşkucu. 3. şüphe içinde. 4. şüpheci. 5. septik. 6. sceptical. 7. şüpheli. 8. kuşkulu. 9. skeptik. 10. kuşkuyla.
confide in
1. güvenmek. 2. -e sırrını söylemek , ile sırrını paylaşmak. 3. guvenmek. 4. sır vermek. 5. sır ver.
1. güvenmek. 2. -e sırrını söylemek , ile sırrını paylaşmak. 3. guvenmek. 4. sır vermek. 5. sır ver.
waived
1. vazgeçmek. 2. İddiadan vaz geçmek, feragat etmek, sarfınazar etmek. 3. (Hukuk) hakkından vaz geçmek. 4. Ertelemek tehir etmek. 5. vazgeç. 6. feragat etme. 7. çekilmek. 8. vazgeçme. 9. feragat. 10. feragat etmek.
1. vazgeçmek. 2. İddiadan vaz geçmek, feragat etmek, sarfınazar etmek. 3. (Hukuk) hakkından vaz geçmek. 4. Ertelemek tehir etmek. 5. vazgeç. 6. feragat etme. 7. çekilmek. 8. vazgeçme. 9. feragat. 10. feragat etmek.
nag at
1. dırdır etmek.
1. dırdır etmek.
go straight
1. düz gidin. 2. düz git. 3. doğruca gitmek. 4. düz/doğru gitmek. 5. doğru yoldan ayrılmamak, ahlaklı bir şekilde yaşamak. 6. ıslah olmak. 7. düz gitmek. 8. doğru gitmek.
1. düz gidin. 2. düz git. 3. doğruca gitmek. 4. düz/doğru gitmek. 5. doğru yoldan ayrılmamak, ahlaklı bir şekilde yaşamak. 6. ıslah olmak. 7. düz gitmek. 8. doğru gitmek.
plunged into
1. sokmak. 2. hemen. 3. içine dalıvermek. 4. dalmak, gömülmek. 5. batirmak, daldirmak, sokmak, saplamak.
1. sokmak. 2. hemen. 3. içine dalıvermek. 4. dalmak, gömülmek. 5. batirmak, daldirmak, sokmak, saplamak.
wretched
1. zavallı. 2. sefil. 3. perişan. 4. biçare. 5. perişan olmak. 6. acınacak halde. 7. berbat. 8. kör olası. 9. berbat bir halde olan. 10. lanet.
1. zavallı. 2. sefil. 3. perişan. 4. biçare. 5. perişan olmak. 6. acınacak halde. 7. berbat. 8. kör olası. 9. berbat bir halde olan. 10. lanet.
incarcerated
1. Hapseilmiş, sıkışmış, boğulmuş. 2. hapsetmek. 3. kapatmak. 4. hapset. 5. sıkıştırmak.
1. Hapseilmiş, sıkışmış, boğulmuş. 2. hapsetmek. 3. kapatmak. 4. hapset. 5. sıkıştırmak.
mumble
1. dili dolaşmak. 2. ağzında gevelemek. 3. mırıldamak. 4. gevelemek. 5. geveleme. 6. anlaşılmaz söz veya ses. 7. lakırdıyı gevelemek. 8. gevele. 9. mırıltı. 10. mırıldanmak.
1. dili dolaşmak. 2. ağzında gevelemek. 3. mırıldamak. 4. gevelemek. 5. geveleme. 6. anlaşılmaz söz veya ses. 7. lakırdıyı gevelemek. 8. gevele. 9. mırıltı. 10. mırıldanmak.
creep out
1. To make uncomfortable or afraid. 2. Scare someone.
1. To make uncomfortable or afraid. 2. Scare someone.
strained
1. gergin. 2. ger. 3. kasılmış. 4. gerilmis. 5. süzülmüş. 6. zoraki. 7. sahte. 8. strain süz/zorla/ger. 9. zoraki/gergin. 10. süzme.
1. gergin. 2. ger. 3. kasılmış. 4. gerilmis. 5. süzülmüş. 6. zoraki. 7. sahte. 8. strain süz/zorla/ger. 9. zoraki/gergin. 10. süzme.
chime
1. müzik. 2. saat çalmak. 3. vurmak saat başlarını. 4. zil sesi. 5. çan çalmak. 6. çalmak çan. 7. chime in uymak. 8. harmonize etmek. 9. uygunluk sağlamak. 10. çan müziği.
1. müzik. 2. saat çalmak. 3. vurmak saat başlarını. 4. zil sesi. 5. çan çalmak. 6. çalmak çan. 7. chime in uymak. 8. harmonize etmek. 9. uygunluk sağlamak. 10. çan müziği.
check in
1. giriş yapmak. 2. kaydetmek. 3. kayıt yaptırmak. 4. kaydolmak. 5. (uçağa binebilmek için) bileti kontrol ettirmek; (birinin) uçak biletini kontrol etmek. 6. (bir yere girince) kaydını yaptırmak: "First you have to check in at the hotel...
1. giriş yapmak. 2. kaydetmek. 3. kayıt yaptırmak. 4. kaydolmak. 5. (uçağa binebilmek için) bileti kontrol ettirmek; (birinin) uçak biletini kontrol etmek. 6. (bir yere girince) kaydını yaptırmak: "First you have to check in at the hotel's reception desk. - İlk önce otelin resepsiyonunda kaydını yaptırman lazım.". 7. otelde oda tutma. 8. otele kayıt. 9. girişini yapmak. 10. denetle.
pretend to
1. iddiasında olmak, -i iddia etmek, ... taslamak: I'm not pretending to be an expert. Uzmanlık iddiasında değilim. He's pretending to be a. 2. taslamak. 3. iddia etmek. 4. süsü vermek. 5. iddiasında olmak. 6. yapar gibi görünmek. 7. -miş gibi davranmak. 8. numara yapmak. 9. numarası yapmak. 10. sayrımsamak.
humor
1. mizah. 2. espri. 3. safra balgam veya sevda salgısı. 4. suyuk. 5. suyuna gitmek. 6. mizaç. 7. şaka. 8. ayak uydurmak. 9. alttan almak. 10. güldürü.
1. mizah. 2. espri. 3. safra balgam veya sevda salgısı. 4. suyuk. 5. suyuna gitmek. 6. mizaç. 7. şaka. 8. ayak uydurmak. 9. alttan almak. 10. güldürü.
obliged
1. zorunlu. 2. minnettar. 3. zorlanmis. 4. borçlu. 5. zorla. 6. mahküm olmak. 7. zorlanan. 8. zorlanmış. 9. mükellef. 10. zorunda bırakmak.
1. zorunlu. 2. minnettar. 3. zorlanmis. 4. borçlu. 5. zorla. 6. mahküm olmak. 7. zorlanan. 8. zorlanmış. 9. mükellef. 10. zorunda bırakmak.
chuckle
1. kıkırdamak. 2. kıkır kıkır gülmek. 3. kendi kendine gülme. 4. kahkaha. 5. kıkırdama. 6. anne tavuğun civcivlerini çağırması. 7. kendi kendine gülmek. 8. kıkır kıkır gülme. 9. sessizce gülme. 10. gurklama tavuk.
1. kıkırdamak. 2. kıkır kıkır gülmek. 3. kendi kendine gülme. 4. kahkaha. 5. kıkırdama. 6. anne tavuğun civcivlerini çağırması. 7. kendi kendine gülmek. 8. kıkır kıkır gülme. 9. sessizce gülme. 10. gurklama tavuk.
hustle down
1. aşağı doğru acele ile gitmek.
1. aşağı doğru acele ile gitmek.
keen on
1. -e çok hevesli, -e meraklı, -e düşkün. 2. ilgili olmak , meraklı olmak. 3. düşkün. 4. meraklı. 5. hevesli olmak. 6. meraklı olmak. 7. düşkün olmak. 8. meraklısı olmak. 9. İng., k.dili. -e çok hevesli olmak, -e meraklı olmak, ...
1. -e çok hevesli, -e meraklı, -e düşkün. 2. ilgili olmak , meraklı olmak. 3. düşkün. 4. meraklı. 5. hevesli olmak. 6. meraklı olmak. 7. düşkün olmak. 8. meraklısı olmak. 9. İng., k.dili. -e çok hevesli olmak, -e meraklı olmak, -e düşkün olmak: be keen on acting aktörlüğe hevesli olmak.
mug shot
1. vesikalık fotoğrafTutuklama sonrası polis dosyası için önden çekilen resim. 2. vesikalık fotoğraf.
1. vesikalık fotoğrafTutuklama sonrası polis dosyası için önden çekilen resim. 2. vesikalık fotoğraf.
defendant
1. davalı. 2. sanık. 3. davali. 4. zanlı. 5. soruncalı. 6. i., huk. davalı. 7. maznun. 8. müddeialeyh. 9. müdafi. 10. savunmak.
lean in
1. eğilmek. 2. yönelmek.
1. eğilmek. 2. yönelmek.
pulse
1. nabız. 2. sinyal. 3. Atım. 4. titremek. 5. genel eğilim. 6. darbe,v.nabız gibi at: n.sinyal. 7. atmak. 8. nabzi. 9. nabz. 10. akım darbesi.
1. nabız. 2. sinyal. 3. Atım. 4. titremek. 5. genel eğilim. 6. darbe,v.nabız gibi at: n.sinyal. 7. atmak. 8. nabzi. 9. nabz. 10. akım darbesi.
concoct
1. karıştırmak. 2. tezgahlamak. 3. kafadan atmak. 4. düzmek. 5. kurmak. 6. hazırlamak. 7. uydurmak. 8. uyduruvermek. 9. düzenlemek. 10. çıkarmak.
1. karıştırmak. 2. tezgahlamak. 3. kafadan atmak. 4. düzmek. 5. kurmak. 6. hazırlamak. 7. uydurmak. 8. uyduruvermek. 9. düzenlemek. 10. çıkarmak.
choke
1. boğmak. 2. boğulmak. 3. tıkanmak. 4. boğarak öldürmek. 5. Tıkanıklık. 6. nefesini kesme. 7. ölmek. 8. nefesini kesmek. 9. yutmak. 10. bobin.
1. boğmak. 2. boğulmak. 3. tıkanmak. 4. boğarak öldürmek. 5. Tıkanıklık. 6. nefesini kesme. 7. ölmek. 8. nefesini kesmek. 9. yutmak. 10. bobin.
throw off
1. ava başlamak. 2. atlatmak. 3. vazgeçmek. 4. çıkarmak. 5. başından atmak. 6. çiziktirmek. 7. atmak. 8. kurtulmak. 9. üstünden atmak. 10. 1- (elbise) üstünden çıkarmak 2- üstünden atmak.
1. ava başlamak. 2. atlatmak. 3. vazgeçmek. 4. çıkarmak. 5. başından atmak. 6. çiziktirmek. 7. atmak. 8. kurtulmak. 9. üstünden atmak. 10. 1- (elbise) üstünden çıkarmak 2- üstünden atmak.
fabrication
1. uydurma. 2. üretim. 3. uydurmaca. 4. sahtesini yapma. 5. yalan. 6. üretme. 7. imal etme. 8. fabrikasyon. 9. bir araya getirme. 10. yapım.
1. uydurma. 2. üretim. 3. uydurmaca. 4. sahtesini yapma. 5. yalan. 6. üretme. 7. imal etme. 8. fabrikasyon. 9. bir araya getirme. 10. yapım.
nod
1. kafa sallamak (olumlu). 2. başı ile onaylamak. 3. başıyle selâm vermek. 4. dikkatsiz davranmak. 5. başı öne düşme. 6. baş sallama. 7. uyuklamak. 8. başın öne eğilmesi. 9. sallamak (baş). 10. baş işareti.
stunned
1. sersemlet. 2. afallanmış. 3. ağzı açık kalmış. 4. serseme dönmüş. 5. sersem. 6. sersemlemiş. 7. afallatmak. 8. -i şoke etmek, (birinde) şok etkisi yaratmak, -i çok şaşırtmak. 9. sersemletmek. 10. şaşırtmak.
1. sersemlet. 2. afallanmış. 3. ağzı açık kalmış. 4. serseme dönmüş. 5. sersem. 6. sersemlemiş. 7. afallatmak. 8. -i şoke etmek, (birinde) şok etkisi yaratmak, -i çok şaşırtmak. 9. sersemletmek. 10. şaşırtmak.
ease out of
1. görevden uzaklaştırmak.
palm
1. avuç. 2. avuç içi. 3. avcunda saklamak. 4. hurma dalı. 5. avcuyla dokunmak. 6. palmiye. 7. hurma ağacı. 8. avu. 9. palm branch zaf. 10. palm.
contorted
1. eğri büğrü. 2. bük. 3. buruşuk. 4. bükülen. 5. bükük. 6. çarpık, sapkın. 7. burkulmuş. 8. eğme. 9. burma. 10. buruşmak.
Kleenex
1. A generic term for any type of disposable tissue. 2. A Kleenex is a piece of soft tissue paper that is used as a handkerchief. a box of Kleenex. = tissue. a tissue. 3. brand of disposable tissue. 4. A generic term for a tissue, irrespective of brand. 5. a piece of soft absorbent paper (usually two or more thin layers) used as a disposable handkerchief. 6. disposable tissue.
skull
1. kafatası. 2. kurukafa. 3. kafatas. 4. skül. 5. baş iskeleti. 6. Kafatası, kronyum, cranium. 7. kran. 8. beyin. 9. skull and crossbones ölüm sembolü olarak kafa kemiği altına çaprazlama konulmuş kol veya bacak kemikleri. 10. kafa.
shuffle
1. karıştırma. 2. ayak sü. 3. ayak sürtmek. 4. karma. 5. sürtünerek gitmek. 6. sözü değiştirmek. 7. sürtünerek gitme. 8. ayaklarını sürüme. 9. ayağını sürümek. 10. karmak.
slouched
1. sarkmis. 2. sarkmış. 3. sark. 4. hımbıl hımbıl yürüme. 5. kambur durmak. 6. kambur durma. 7. şapşal. 8. haylaz. 9. omuzlarını sarkıtmak. 10. tembel.
dazed
1. sersemlemiş, serseme çevrilmiş. 2. göz kamastır. 3. göz kamaştır. 4. şaşkınlık. 5. şaşkın. 6. büyülemek. 7. serseme çevirmek. 8. afallatmak. 9. sersemlik. 10. sersem etmek.
inoperable
1. çalıştırılamaz. 2. ameliyat edilemez. 3. işletilemeyen. 4. Ameliyata elverişil olmayan. 5. çalıştırılamaz; uygulanamaz. 6. (sıfat) ameliyat edilemez.
implied
1. kastedilen. 2. ima edilen. 3. zimni. 4. zımn. 5. demek istenilen. 6. örtük. 7. ima edilmiş. 8. örtük,v.ima et: adj.anlaşılan. 9. anlaşılan. 10. ima etmek.
sank
1. sink koy/düş/batır/bat. 2. bat. 3. sink. 4. f., bak. sink. 5. batmış. 6. lavabo. 7. batmak. 8. suya batmak. 9. batırmak. 10. musluk taşı.
amid
1. amidst. 2. amide.
genuinely
1. gerçekten. 2. gerçek olarak. 3. içten gelen. 4. gerçek. 5. samimi. 6. hakikilik. 7. genuinelygerçekten. 8. samimiyet. 9. özgün. 10. hakikaten.
delicate
1. hassas. 2. duyarlı. 3. düşünceli. 4. kolaylıkla kırılabilen. 5. nazik. 6. narin. 7. narik. 8. güvenli. 9. tetik. 10. nazik (durum).
rely on
1. güvenmek. 2. bel bağlamak. 3. itimat etmek. 4. dayanmak. 5. güven. 6. inanmak. 7. yaslanmak. 8. doğruluğuna güvenmek. 9. -e bel bağlamak. 10. istinad etmek.
astute
1. zeki. 2. akıllı, kurnaz, cin fikirli, cin. 3. akıllı. 4. cin gibi. 5. açıkgöz. 6. kurnaz. 7. keskin zekalı. 8. cin fikirli. 9. kurnazlık. 10. astuteness dirayet.
fish around
1. araştırmak.