Use LEFT and RIGHT arrow keys to navigate between flashcards;
Use UP and DOWN arrow keys to flip the card;
H to show hint;
A reads text to speech;
90 Cards in this Set
- Front
- Back
- 3rd side (hint)
For a long time |
Uzun zamandır, epeydir. |
work for a long time uzun süre çalışmak |
|
at least |
En azından |
solve at least 100 questions daily günde en az yüz soru çözmek |
|
Fall asleep |
Uykuya dalmak, uyuyakalmak |
fall asleep on the bed yatakta uyuyakalmak |
|
improve |
Geliştirmek, arttırmak |
improve oneself kendini geliştirmek |
|
in between |
arada,arasında |
between four in the afternoon and midnigh öğleden sonra dört ile gece yarısı arasında |
|
Remember |
Hatırlamak, anımsamak |
start to remember hatırlamaya başlamak |
|
Spend |
Harcamak, geçirmek (geceyi vb) |
spend the night gecelemek spend to the last penny son kuruşuna kadar harcamak |
|
Awesome |
müthiş,harika,mükemmel |
look awesome harika görünmek |
|
Luckily |
çok şükür,şans eseri |
luckily I had a mother neyse ki annem vardı |
|
Prefer |
Tercih etmek, yeğlemek |
prefer staying at home evde oturmayı/kalmayı tercih etmek |
|
Get along with |
İyi anlaşmak, iyi geçinmek |
do you get along with your parents? ailenle iyi geçiniyor musun? |
|
Share |
Paylaşmak, hisse, pay |
Share your screen Ekranı paylaş |
|
Most of |
Çoğu, büyük bölümü |
spend most of one's time sleeping zamanının çoğunu uyuyarak geçirmek |
|
Be fond of |
hastası olmak, düşkün olmak |
be madly fond of deli divane olmak |
|
Roommate |
Oda arkadaşı |
|
|
Residence |
Mesken, ikamet, konut |
change residence mekanı değiştirmek |
|
Parent |
Ebeveyn, soy, anne/baba |
become a parent evlat sahibi olmak |
|
Pretty well |
Neredeyse, büyük ölçüde, çok iyi |
But I think I understand you pretty well. Ama seni çok iyi anladığımı düşünüyorum. |
|
Stranger |
Yabancı, eloğlu |
feel like a stranger yabancı gibi hissetmek |
|
Relative |
Akraba |
patient relative hasta yakını |
|
Skating |
Paten yapmak |
Ice skating Buz pateni |
|
Enthusiasm |
Heves, coşku |
Curb your enthusiasm till next time Hevesini başka sefere sakla |
|
Passion |
Hırs, tutku, heves |
Kiss with passion Tutku ile öpüşmek |
|
Enjoyment |
Haz, beğenme, ağız tadı |
Spoil the enjoyment of Ağzının tadını bozmak |
|
Treadmill |
Koşu bandı |
Run on a treadmill Koşu bandı üzerinde koşmak |
|
Hedache |
Baş ağrısı, baş belası |
Have a terrible headache Korkunç bir baş ağrısı çekmek |
|
Because of |
Nedeniyle, dolayı |
|
|
Concentrate |
Yoğunlaşmak, konsantre olmak |
Be unable to concentrate Konsantre olamamak |
|
Disappear |
Ortadan kaybolmak, yok olmak |
Disappear in a puff of smoke Sırra kadem basmak |
|
incredable |
İnanılmaz |
An incredible story İnanılmaz bir hikaye |
|
Neighborhood |
Komşu, semt, çevre |
|
|
called |
İsimlendirilen, adlı, diye |
What is your neighborhood park called? Mahalle parkınızın adı nedir ? |
|
Jog |
Koşu yolu, sallamak |
|
|
Go for a stroll |
Dolaşmak, gezmek |
|
|
Exercise |
Egzersiz |
|
|
Socialize |
Sosyalleşmek, kaynaşmak |
|
|
Nearby |
Yakında |
|
|
a few |
Birkaç |
|
|
away |
Uzak |
|
|
Behind |
Arkasında |
|
|
Almost |
Hemen hemen, neredeyse |
|
|
Twice a week |
Haftada iki kez |
|
|
On weekends |
Hastasonlarında |
|
|
Where are you heading to |
Nereye gidiyorsun |
|
|
Still |
Yine de |
|
|
Satisfaction |
Memnuniyet |
|
|
Work out |
Egzersiz yapmak |
|
|
Hit the gym |
Spor salonuna gitmek, vücut yapmak |
|
|
Notice |
Fark etmek, farkına varmak |
|
|
Depend |
Bağlı olmak |
|
|
Healthy |
Sağlıklı |
|
|
Can be a drag |
Sıkıcı olmak |
|
|
co-workers |
İş arkadaşları |
|
|
Various |
Çeşitli |
|
|
Around |
Etrafında |
|
|
Abroad |
Yurtdışı |
|
|
Trip |
Seyahat, yolculuk |
|
|
Memorable |
Unutulmaz |
|
|
Scenery |
Manzara |
|
|
Ruins |
Kalıntı, harabe |
|
|
Pasta |
Makarna |
|
|
Highlight |
Belirtmek, altını çizmek |
|
|
Gosh |
Vay canına, hay Allah |
|
|
Miss |
Özlemek, kaçırmak, Iskalamak |
|
|
Butterflies in my stomach |
Karnımda kelebekler uçuşuyor |
|
|
Nervous |
Gergin, sinirli |
|
|
Damp |
Nemli, rutubetli |
|
|
Slightly |
Biraz |
|
|
Slightly wet |
Hafif nemli |
|
|
Place |
Yer, mekan |
|
|
What would you do? |
Ne yaparsın? |
|
|
Stepped |
Adım atmak |
|
|
Socks |
Çorap |
|
|
Deal |
Anlaşma |
|
|
Be in charge of |
Sorumlu olmak |
|
|
Act on |
Harekete geçmek |
|
|
Dispose of |
Elden çıkarmak |
|
|
Decay |
Çürümek |
|
|
Have you ever |
Senin hiç |
|
|
How does a decayed fruit smell? |
Çürük meyveler nasıl kokar ? |
|
|
Decline |
Reddetmek |
|
|
Grow |
Büyümek, büyütmek |
|
|
Worse |
Kötü, daha kötüsü |
|
|
Purchase |
Satın alma |
|
|
Have you ever been declined during a purchase? |
Bir satın alma işlemi sırasında hiç reddedildin mi ? |
|
|
How did you feel? |
Nasıl hissettin? |
|
|
Opinion |
Fikir, düşünce |
|
|
Person |
Kişi, |
|
|
Spouse |
Eş, hayat arkadaşı |
|
|
Honest |
Namuslu, dürüst |
|