• Shuffle
    Toggle On
    Toggle Off
  • Alphabetize
    Toggle On
    Toggle Off
  • Front First
    Toggle On
    Toggle Off
  • Both Sides
    Toggle On
    Toggle Off
  • Read
    Toggle On
    Toggle Off
Reading...
Front

Card Range To Study

through

image

Play button

image

Play button

image

Progress

1/2202

Click to flip

Use LEFT and RIGHT arrow keys to navigate between flashcards;

Use UP and DOWN arrow keys to flip the card;

H to show hint;

A reads text to speech;

2202 Cards in this Set

  • Front
  • Back

tenderly

şefkatle

formerly

eskiden

intimately

samimi bir şekilde

regulate

düzenlemek

redundant

gereksiz

tolerant

hoşgörücü

competitive

yarışmaya dayanan

domestic

yerli, evcil

resolve

çözmek, tahlil etmek

interfere

karışmak, müdahale etmek

accurately

tam olarak

turn away

kovmak, başka tarafa döndürmek

pass down

nesilden nesle geçmesini sağlamak

check in

kaydolmak

call in

çağırmak, tedavülden kaldırmak

intuition

sezgi

reluctance

isteksizlik

disturbance

karışıklık

establishment

kurum

issue

çıkarma, yayınlama

check into

kaydolmak

sack

kovmak, işten atmak

nonetheless

ancak, yine de, bununla beraber

likewise

aynı şekilde, hem, ayrıca

in case

-dığı takdirde

whose

of which

irrefutable

inkar edilemez

inferior

değersiz

elaborate

özenli, ayrıntılı

internal

iç, doğa

advocate

savunmak

misunderstand

yanlış anlamak

constraint

zorlama, sınırlama

catalyst

kişi veya kuvvet arasında eyleme sebep olan

catastrophe

felaket, afet

phenomenon

olgu, harika, algınabilen şey

manuscript

el yazısı, el yazması metin

indeed

gerçekten, cidden, doğrusu

reveal

belli etmek, açığa vurmak

divine

tanrısal, ilahi, tahmin etmek

passerby

tesadüfen geçen kimse

despite

-e karşın, rağmen

lest

olmasın diye

roam

dolaşma, gezinme

blaze

alev alev yanmak, ateş

foresee

ileriyi görmek, önceden görmek

devise

vasiyet, tasarlamak, planlamak

draft

müsvedde, para çekmek, tasarlamak, planlamak

evaluate

değerlendirmek, değer biçmek

eventually

sonunda

evacuate

boşaltmak, tahliye etmek

brigade

tugay, ekip, takım

revise

yeniden incelemek

reputation

ün, ad, şöhret

devastate

harap etmek

barren

kısır, verimsiz, faydasız

persecuten

eziyet etmek

invade

saldırmak, ele geçirmek, istila etmek

adequately

layıkıyla, yeterli olmak

impair

bozmak, zarar vermek

response

cevap, tepki, cemaatin papazdan sonra tekrarladığı ilahi

mend

onarmak, tamir etmek

arouse

uyandırmak, kaldırmak, canlandırmak

wander

sayiklama, gezmek, dolaşmak

formed

oluşturulmuş

undergo

katlanmak, uğramak

profound

derin, bilge, içe işleyen

seek (sought)

aramak, araştırmak

literary genre

edebi tür

assignment

belirleme, kararlaştırma, atama, senet, devretme

evolve

geliştirmek, evrim geçirmek

basis

temel, esas, kaynak, köken

for instance

örneğin, mesela

sidecar

motosiklet sepeti

favour

lütuf, iyilik, yardım, koruma, dikkat göstermek

component

bileşen, tamamlayıcı, parça

attach

bağlamak, eklemek

youngster

çocuk, yavru, delikanlı

prejudice

etki altında bırakmak, önyargı

advent

gelip çatma

associate

birleştirmek, ortak olmak

moreover

bundan başka, üstelik, diğer taraftan

undiagnosed

teşhis edilmemiş

misdiagnosed

yanlış tanı

consequently

sonuç olarak

cluster

dizi, küme, salkım, toplanmak

acute

keskin, sivri, şiddetli

recurrent

tekrarlayan

notoriously

dile düşmüş bir şekilde

prone

yüzükoyun, yokuş aşağı

hazard

risk, tehlike, tehlikeye atmak

flame

alev, alevlenmek

devote

ayırmak, adamak

vicinity

civar, çevre, etraf

flatten

duzlestirmek, keyfini kaçırmak

tile

kiremit, fayans, döşemek

multistorey

çok katlı

concrete

somut, katılaştırmak

rubble

moloz, döküntü, çakıl

regain

yeniden kazanmak, tekrar kavuşmak

compensate

karşılamak, telafi etmek, esitlemek

obtain

sağlamak, elde etmek

subsequent

sonraki, müteakip

hazardous

tehlikeli, riskli

anticipate

önceden görmek, ummak

odd

tek, acayip, garip, sıradışı

astonish

şaşırtmak, afallatmak

appeal

rica, yalvarma, başvurma, cazibe, temyiz

aspect

görünüş, görünüm

contradictory

çelişkili, tutarsız, aykırı

supposition

sanı, zan, tahmin

pastime

eğlence, hobi, meşgale

spectator

seyirci, izleyici

whereas

oysa, halbuki

sustain

desteklemek, katlanmak, kabul etmek

scatter

saçmak, perişan etmek, boşa harcamak

favourable

iyi niyetli, olumlu, faydalı

deed

iş, eylem, kahramanlık, davranış, belge, başarı, tabu

therefore

bu nedenle, bundan dolayı

transmission

buluşma, aktarma, radyo yayını

contrary

aksi, karşı, ters, inatçı

perception

algılama, idrak, algı, sezgi

burden

nakarat, anafikir, yük, sorumluluk

plague

veba, bela, felaket, bela olmak

foster care

koruyucu bakım

fee

ücret

institution

kurum, dernek

remark

yorum, ihtar, uyarı, fark etmek

persuade

kandırmak, ikna etmek

turn down

reddetmek, sesini kısmak

pension

emekli aylığı

cellular

hücreli, hücrelerle ilgili

process

süreç, işlem, yöntem, ilerleme

stir

canlandırmak, tahrik etmek

vigorously

dinç bir şekilde, kuvvetlice

trace

iz

distribute

dağıtmak, yaymak

causative

sebep olan, ettirgen

endemic

sadece bir bölgede yetişen

acre

arazi ölçüm birimi

manufacturer

imalatçı, üretici

affair

ilişki, iş, mesele

inefficient

etkisiz, tesirsiz

contribute

bağışlamak, katkıda bulunmak, bağışlamak

emerge

su yüzüne çıkmak, ortaya çıkmak

obscure

karanlık, karışık, loş, anlaşılmaz

tuition

okul parası, ders ücreti

deceit

yalan, hilekarlik, dolandırıcılık

mournful

yasli, kederli, hazin

gradually

azar azar, kademeli olarak

break out

patlak vermek, çıkmak

call for

gerektirmek, istemek, çağırmak

run over

araç ile birini çiğneme, gözden geçirmek, koşarak geçmek

get by

geçinmek, yaşamını sürdürmek, atlatmak

look on

bakmak, seyirci kalmak

census

nüfus sayımı

likely

olası, muhtemel, mümkün

put out

söndürmek, yayınlamak

contrast

zıtlık, tezat, çelişki

thus

böylece, bu nedenle

conduct

idare etmek, yönlendirmek

in contrast to

-in aksine, rağmen

pattern

örnek almak,örneğe göre yapmak

conclude

bitirmek, sonuçlandırmak

steady

sağlam, sarsılmaz, düzenli

solid

katı cisim

remain

aynen kalmak, sürdürmek

break down

bozulmak, duygularını kontrol edememek, yıkmak

glamorous

büyüleyici, göz alıcı

disguise

kılık değiştirmek, kimliğini gizlemek

unpredictable

tahmin edilemez, önceden bilinemez

imitate

taklit etmek, benzetmek

due to

yüzünden, - den dolayı

individual

birey, özgün, özel

confront

yüz yüze getirmek

assign

vermek, tahsis etmek, belirlemek

enrich

zenginleştirmek, güçlendirmek

devotion

bağlılık, sadakat

monitor

ekran, gözleme, izleme

nourishing

besleyici, geliştirici, desteklemek

vein

toplardamar, huy, mizaç, ruhsal durum

herbicide

bitkileri yok eden madde

cultivation

tarım, ziraat, işleme, yetiştirme, terbiye

hoe

çapa, capalamak

fertilizer

gübre

pesticide

böcek zehiri

combat

dövüşmek, çarpışmak

classify

sınıflandırmak

vegetation

bitkiler, ot gibi yaşama, tümör

emancipate

özgürlüğüne kavuşturmak, serbest bırakmak, azat etmek

mass

yığmak, toplamak, tepelemek

sprout

filiz, sürgün, tomurcuk, filizlenmek

kohlrabi

yer lahanası

cultivate

işlemek, ekip biçmek, yetiştirmek, ilerletmek

commercial

ticari, mesleki

timber

kereste, kalas, gemi kaburgası

mettle

ataklik, hırs, şevk, ateş

at stake

tehlikede

dispute

tartışmak, çekişmek, karşı koymak

coverage

haber yayın süresi, haber yorumu, sigorta kapsamı

battery cell

pil

construct

inşa etmek, düzenlemek, çizmek

recession

geri çekilme, gerileme

heatstroke

güneş çarpması, sıcak çarpması

exposure

açıkta bırakma, maruz kalma

for many years to come

önümüzdeki yıllarda, bizi bekleyen yıllarda

perceive

algılamak, hissetmek, sezmek, kavramak

ensue

ardından gelmek, doğmak

leap

sıçramak, hoplamak, zıplamak

outbreak

çıkma, başlama, patlak verme

curb

fren, gem, kaldırım kenarı, at ayağındaki şişlik

submit

sunmak, ibraz etmek, arzetmek, önermek

graze

otlatma, otlama, sıyırıp geçme

coal

kömür

vast

geniş, çok büyük

concentration

kamp, toplama, toplanma

unlikely

muhtemel olmayan

postpone

ertelemek

outweigh

ağır basmak

replica

kopya, eserin sanatçının kendi yaptığı kopyası

pursuit

kovalama, takip araştırma, meşgale

rag

paçavra, kırpıntı

gear

vitese takmak, uydurmak, ayarlamak

airstrip

iniş pisti 🛬

substance

madde, ozluluk, içerik, anafikir

doze

uyuklamak, kestirmek

hammerhead

çekiç balığı

ultimately

en sonunda, eninde sonunda

ease

rahat, huzur, refah

any further

artık, daha fazla

dangle

sarkmak, asılı tutmak

restriction

kısıtlama, sınırlama

purchase

satın almak, elde etmek, kazanmak

in sight

görünürde, göz önünde, gözle görülür

by all accounts

söylentiye göre

hideous

çirkin, iğrenç, korkunç

extent

uzunluk, genişlik, boyut, yükseklik

grim-face

ekşi yüzlü 😬

household

ev halkı, eve ait

supervisor

şef, müdür, yönetici, denetmen

outstand

tasarlamak, göze çarpan, olağanüstü, seçkin

protagonist

kahraman, elebaşı, önayak olan kimse

prominent

çıkık, fırlak, göze çarpan, belirgin, belli

despair

çaresizlik, umutsuzluk

demonstrative

kesin olarak ispatlayan, inandırıcı

surpass

geçmek, aşmak, üstün olmak, baskın çıkmak

bond

tutturmak, yapıştırmak

riot

isyan, kargaşa

harsh

sert, kaba, kırıcı

inversion

çevirme, ters dönme akis

rumour

söylenti, dedikodu

representative

acenta, temsilci

external

dış

interrogation

sorgu, soru sormak

rod

çubuk, değnek

substitution

yerine koymak

epidemic

salgın

hazy

bulanık, sisli

brisk

hareketli, canlı, çevik enerjik, sert hava

zenith

başucu, zirve, doruk

indispensable

zorunlu, mecburi, kaçınılmaz

era

devir, çağ, çığır, tarih başlangıcı, tarih hesabı

spin

dönüş, dönme, devir, çevirme, kısa gezinti, kaybettirme

straw

çöp, hasır, saman, saman çöpü, pipet, kamış

summon

çağırmak, gelmesini emretmek

pity

merhamet, acıma

brew

demlendirmek, mayalamak

excavation

kazma, hafriyat, çukur

computation

hesap, hesaplama

immunize

bağışıklık kazandırmak, muaf tutmak

pup

yavru köpek

pimple

sivilce, kabarcık

praiseworthy

övülmeye değer, takdire değer

deposit

yerleştirmek, yatırmak, para yatırmak

fund

fon, sermaye, para kaynağı

engrave

hakketmek, oyma, kabartma

sculpture

heykel, heykelcilik, oyma

inevitably

kaçınılmaz bir şekilde

mane

yele

prey

av, kurban, yem

perseverance

sebat, azim

whom else

başka kime

gait

yürüyüş

sole

biricik, bekar, özel, yalnız

slipper

terlik

socket

göz çukuru, priz, oyuk, kovan

polarity

kutupluk, kutupların manyetik özelliği

insert

sokmak, eklemek, girmek

applicant

aday, istekli, başvuru sahibi

recruit

acemi asker, askere almak

pursue

izlemek, peşinde koşmak

delay

geciktirmek, ertelemek

brief

kısa, özet, dava özeti

absence

yokluk, dalgınlık, gıyap

pupil

öğrenci öğretmen, stajyer çırak 🚸

outgoing

giden, çıkan, kalkan, akıp giden, masraf

boarding school

yatılı okul

skydiver

paraşütü hemen açmadan atlayan kimse

funfair

lunapark

session

sömestr, dönem

coyote

çakal, kır kurdu

ripen

olgunlaşmak

fracture

kırık, çatlak, kırılmak

heap

yığın, küme, öbek

slide off

bir yerden ayrılmak

bend

eğmek, kıvırmak, bükmek

spring

sıçramak, fırlamak

encounter

karşılaşmak, rastlamak, çarpışmak

assure

garanti etmek, temin etmek

assume

fark etmek, saymak, sanmak

perpetually

sürekli olarak

stunned

serseme dönmüş, şaşırtmak

bind

bağlamak, tutturmak, ciltlemek, engel olmak

tear

yırtmak, koparmak

shed

baraka, kulübe, sundurma, dökmek, dağıtmak

scarcely ever

hemen hemen hiç

collide

çarpmak, çarpışmak, ters düşmek

withdraw

çekmek, almak, geri almak, para çekmek

pitch

zift, derece, aşama, perde

shrink

çekmek, buzulmek, hoslanmamak

loathe

nefret etmek, igrenmek

sufficient

yeterli

bear

dayanmak, katlanmak

mislay

yanlış yere koymak, kaybetmek

rely

inanmak

burst

patlamak

broadcast

yayın yapmak

forecast

ileriyi görmek

flee

kaçmak, sıvışmak

facility

kolaylık, rahatlık, tesis, olanak, imkan

mistake

yanlış anlamak

fabric

kumaş

match

kibrit

bulky

iri, kocaman

plumber

tesisatçı

whistle

ıslık çalmak

jumper

kazak

endure

durmak, varolmak, sürmek

slip

kaymak, sürçmek

contractor

müteahhit, anlaşmalı taraf

sweep

süpürmek

sniff

koklamak

weave

dokumak, örmek

beneath

altında

venture

cüret, risk, teşebbüs

currency

para, geçerlik, yaygınlık 💱

corporatism

Korporatizm, hepsi de tüketici olan bütün üreticiler tarafından, bütün tüketiciler için düzenli üretimdir. Bir taraftan işleticilerle işletilenler, diğer taraftan da üretim ile tüketim arasındaki ilişkileri değiştirme ve geliştirmeye yönelik bir ekonomipolitik sistemdir

charter

ayrıcalık tanımak

monopoly

tekel

promote

yükseltmek

juice up

ortama renk katmak

tweak

cimdiklemek

swear

küfretmek, yemin etmek

immensely

son derece, pek çok

oversea

denizasiri

appalling

korkunç

split

yarmak, bolusturmek

avid

hırslı, aç gözlü

rhino

gergedan, para

chamber

oda yatak odası

govern

yönetmek, idare etmek

slim

zayıflatmak, zayıflamak

betray

lhanet etmek

decay

çürütmek, çürümek

grind

çok çalışma, öğütmek

wind

sarmak, dolamak

bound

zıplamak,sınırları çizmek

fell

kesmek

undone

bitirilmemis

string

kilcik, ip

senior

yaşlı, kıdemli

strangle

boğmak

outrage

zorbalık, hakaret

sapphire

safir

bolt

cıvata 🔩

almond

badem

marzipan

acibadem kurabiyesi, badem ezmesi

ceremoniously

resmi bir şekilde

craft

beceri, hüner, sanat

genuine

hakiki, öz gerçek

auction

açık arttırma, mezat

creep

sürünürken ilerlemek

turn up

ortaya çıkmak, sesini açmak

refer

göndermek, sevketmek, ait olmak, ilgili olmak

broaden

genişlemek

horizon

ufuk, anlayış, görüş

or else - otherwise

aksi takdirde

set off

yola çıkmak

catch up

yetişmek

apparently

belli ki, anlaşılan, görünürde

overwhelm

alt etmek, ezmek

landlord

ev sahibi

portfolio

evrak çantası, bakanlık, belgeler

imply

icermek, anlamına gelmek

persecute

eziyet etmek

remittance

havale, para gönderme

counterbalance

eş ağırlık, dengelemek

brain drain

beyin göçü

paralyzed

felçli

polio

çocuk felci

demonstrate

göstermek

maintenance

bakım ⛑

oppression

baskı

endurance

dayanıklılık

suspension

askıya alma

deterioration

kotulesmek

curb

kesmek, kısmak

foster

beslemek, büyütmek

commute

gidip gelmek, cezasını hafifletmek

reconcile

uzlaşmak

tempt

baştan çıkarmak

scarce

nadir, sınırlı

commodity

mal, eşya, ürün

tremendous

çok büyük, muazzam

hearty

bol, doyurucu

come across

rastlamak, karşılaşmak

hardship

zorluk, güçlük

suppress

bastırmak, gizli tutmak, önlemek

laughter

kahkaha 😁

instalment

taksit

trivial

önemsiz, saçma

expenditure

gider, masraf

crutch

koltuk değneği

sweell

kabarmak, sismek

probation

staj, şartlı tahliye

nutrition

beslenme 🍱

trace

izlemek, izini sürmek

intentional

kasıtlı olarak

spark

ateşlemek

eligible

uygun, şartları taşıyan

illiterate

cahil

successive

art arda gelen

necessarily

illaki, zorunlu bir şekilde

diligently

çalışkan bir şekilde

reluctantly

gönülsüzce

assign

atamak, görevlendirmek

assignment

duty

noble

asil

regal

asil

archaic

ancient

medieval time

middle ages

post war

savaş sonrası

reign

yönetmek

sovereignty

egemenlik

stage

safha, aşama, sahne

phase

safha, aşama

step

safha, aşama

round

safha, aşama

leg

safha, aşama

mausoleum

mezar

grave

ölüm kalım meselesi

occurrence

olay, oluş

situation

olay, oluş

expansion

genişleme

extension

genişleme (enlargement)

layer

tabaka, katman

plate

tabaka, katman

stratum

tabaka, katman

shell

deniz kabuğu

cover

kabuk

respiration

solunum

inhalation

solunum

relic

sanat eseri

evidence

proof

ancestor

ata, dede

forefather

ata, dede

predecessor

ata, dede

antecedent

ata, dede

descendant

torun, alt soy

monarch

hükümdar

offspring

yavru, çocuk

progeny

yavru, çocuk

scholar

alim

scholarship

bilim, burs

dethrone

tahttan indirmek

bring down

tahttan indirmek

overthrow

tahttan indirmek

depose

tahttan indirmek

enthrone

tahta çıkmak

step up

increase

invade

işgal etmek

Annex

işgal etmek

seize

işgal etmek

capture

işgal etmek

petition

talep, rica, dilek

resentfully

kızgın bir biçimde

exclusively

özelikle, yalnızca

considerately

saygılı olarak, düşünceli bir şekilde

artificial

yapay

assemble

toplamak, bir araya koymak

recite

ezberden okumak, anlatmak

refrain

kendini tutmak, kaçınmak

put aside

ayırmak

negotiation

görüşme, müzakere, uzlaşma

but for

olmasa

nobleman

soylu

immensely

son derece, çok fazla

speculate

kafa yormak, üzerinde düşünmek

apprehend

kavramak, tutuklamak

apprehend

kavramak, tutuklamak

evaluate

değerlendirmek

hence

bunun için, bundan dolayı

evacuate

tahliye etmek, boşaltmak

pit

çukur, mağara

unprecedent

görülmemiş

assist

yardım etmek

malnutrition

yetersiz beslenme

inheritance l

miras, kalıtım

delicate

narin, hassas

regard

kaynak, anlamlı bakışbakmak, göz önüne almak, dikkate almak, hesaba katmak, saymak, saygı duymak, takdir etmek, çok beğenmek, önem vermek, ait olmak, ilgili olmak

significant

önemli

glider

planör

dimension

boyut

steam-powered

buharla çalışan

ongoing

sürmekte olan

examination

araştırma, inceleme, yoklama, sınav

eloquent

anlamlı, dilbaz

vivid

hayat dolu, canlı

inconsistent

tutarsız, bağdaşmaz

distinguish

fark etmek, ayırmak

tremendous

çok büyük, muazzam

correspond

uymak, haberleşmek, benzemek

nuance

ince fark

aptitude

yetenek

coincidental

tesadüfi

superstition

batıl inanç

peculiar

ayrıcalık

infer

sonuç çıkarmak

biplane

çift kanatlı uçak

plywood

kontraplak

restrict

sınırlamak, kısıtlamak

drag

direnç, çekmek

cocksure

gayet emin, kendinden çok emin

cockpit

sürücü yeri

wicker

dallardan örülmüş, ince dal

bolt

sürgülemek, cıvata

prolonged

uzatılmış

streamline

kolaylaştırmak, uygun hale getirmek

monoplane

tek kanatlı uçak

kontrplak

ince, esnek ve dayanıklı tahta

cıvata

iri başlı vida 🔩

turbulence

sallantı, hava boşluğu

extensively

geniş ölçüde yaygın olarak

altitude

yükseklik

priest

rahip

decree

kararname, karar vermek

eventually

neticede

behead

boynunu vurmak, başını kesmek

prohibit

yasaklamak, önlemek

inhibit

engellemek, kısıtlamak

hatch

yumurtadan çıkmak

venture out

temkinli çıkma, girişim, cüret

school

balık sürüsü

feeding frenzy

medya aldatmacası

frenzy

çılgınlık, cinnet

ferocity

vahşilik

process

işlemek, süreç

eliminate

elemek

unwary

ihtiyatsiz

strand

kıyı gölü

lagoon

kıyı gölü

evade

yan çizmek, -den kurtulmak, kaçınmak

unlike

farklı, - den farklı, değişik

confine

sınırlamak, hapsetmek

cast

dökmek, döküm, çeşit, rol alanlar

hardly

ancak zorla, nadiren, güç bela, hemen hemen

reluctant

gönülsüz, isteksiz

obtain

elde etmek, edinmek almak

scholarship

burs

attribute

bağlamak, affetmek, dayandırmak, özellik

fundamentally

esasında, özünde, aşırı tutucu olarak

counterpart

mevkidaş, tam benzeri, kopyası

diverse

çeşitli, farklı

bend

eğilmek, bükme, yönelme

ascend

tırmanmak, yükselmek

saturation

doymuşluk

desaturation

doymuş bilesigin doymamış haline dönüşmesi

tissue

doku, kağıt mendil, ağ

quantity

miktar, incelik

dissolve

eritmek, sona erdirmek

inquiry

sorma, soruşturma, anket bahis

conceal

gizlemek, saklamak

pace

tempo, yürüyüş

hospitalise

hastaneye yatırmak

redundant

gereksiz, lüzumsuz

sue

mahkemeye vermek, dava açmak

hit hard

büyük zarara uğramak, sertçe vurmak

spill

saçmak, boşaltmak

gallon

dört litrelik bir İngiliz ölçüsü

impact

etki, darbe, vuruş

decline

düşüş, gerileme, çökme, reddetmek

germ

bakteri, mikrop

elaborate

özenli

permit

izin vermek, ruhsat

nobility

soyluluk, asillik

autonomy

özerklik

pursue

takip etmek, sürdürmek

abstraction

state of being lost in thought (düşüncelere dalma)

affectionately

lovingly, fondly

amicable

friendly, peaceful

apathy

indifference, lack of interest(ilgisizlik, kayıtsızlık)

appointment

randevu, atama, tayin

attachment

bağlanma, bağlılık, parça, eklenti

beast

yaratık, canavar, kaba, sevimsiz

breezy

rüzgarlı, neşeli ☺

coerce

baskı yapmak, zorlamak

commonplace

klişe, sıradan şey, olağan, basit

concisely

briefly (kısaca)

considerate

düşünceli, anlayışlı

contradict

aksini iddia etmek, celismek

deceive

kandırmak, aldatmak, oyuna getirmek

delineate

betimlemek, resmetmek

distort

biçimini bozmak, çarpıtmak

ensure

sağlama almak, garantilemek

expose

maruz bırakmak

fierce

azılı, öfkeli, şiddetli

impair

bozmak, zarar vermek

attendance

katılıp, bir etkinliğe devam etme

reliance

bir şeye bağlı olma

impartial

tarafsız

genuine

gerçek, hakiki

inappropriately

uygun olmayan bir şekilde

intend

planlamak, niyet etmek

proceed

ilerlemek

make up for

telafi etmek

look down on

tepeden bakmak, aşağılamak

get down to

bir işi yapmaya fırsat bulmak

municipality

belediye

incident

a public disturbance

on account of

sebep açıklayan bağlaç

prosperous

zengin, refah 🤑

indigenous

yerli

distinct

ayrı, farklı, başka, belirgin

Chateau

şato

reveal

su yüzüne çıkarmak

mobility

hareketlilik, hareket kabiliyeti

acidity

ekşilik, ekşemek

barren

kısır, verimsiz, çorak, anlamsız, boş, faydasız

rural

köy, kırsal, köy yaşamına ait, çiftçilik ile ilgili

pace

1. [Zarf]izniyle2. [İsim]adım, yürüyüş, uygun adım yürüyüş, hız3. [Fiil]adımlamak, yürümek, volta atmak, düzene sokmak, hızını ayarlamak, rahvan gitmek

oral presentation

sözlü sunum

vendor

satıcı, tedarikçi

executive officer

icra memuru

prematurely

zamanından önce

deceive

kandirmak, oyuna getirmek

humpback

kambur, hörgüç

sympathy

acıma, halden anlama, sevgi, ilgi

pile

yığın, büyük ve muhteşem yapı, servet

rage

kudurma, hiddet, gazap

distort

biçimini bozmak, yamultmak

engrave

hakketmek, oyma, kabartmak

tentatively

deneme olarak

gracefully

incelikle, zarafetle

sparse

seyrek, aralıklı

prolific

üretken, doğurgan

straightforward

dürüst

resolve

karar, azim, çözmek

predicament

kategori, kötü durum, tatsız durum, çıkmaz

recite

ezberden okumak, belgelerle anlatmak

outlive

daha uzun yaşamak, daha çok dayanan

apathy

duygusuzluk, hissizlik

obsolete

kullanılmayan, eskimiş

wrinkle

kırışıklık, buruşukluk

initially

başlangıçta, ilk olarak

overwhelm

alt etmek, ezmek, boğmak

surge

kabarmak, dalgalanmak

trace back

bir şeyin kökenini veya nedenini bulmak

substantial

mevcut, var olan, sağlam, dayanıklı, özlü

overuse

aşırı kullanım

neglect to

ihmal etmek

lessen

azalmak, azaltmak, düşürmek, diminish, moderate

conduct

fulfill, implement, carry out, perform, execute, idare etmek, yönlendirmek, yapmak, yürütmek

shelter

conserve, preserve, shield, safeguard, korumak

spend on

expend, consume, harcamak

contain

include, encompass, embrace, embody, cover, consist of, be composed of, icermek, oluşmak, meydana gelmek

utilize

exploit, make use of, benefit from, take advantage of, employ, faydalanmak

be exposed to

go through, be subject, experience, suffer, undergo, witness, face, confront, encounter, yaşamak, tecrübe etmek

influence

impact, affect, allure, attract, appeal, charm, fascinate, etkilemek

moderate

curb, reduce, curtail, cut down, mitigate, alleviate, limit, restrict, restrain, azaltmak kısıtlamak

disappear

vanish, fade away, go extinct, become extinct

quit

give up, halt, cease, abandon, stop, desert, leave

inhabit

dwell, reside, live in, settle down

nomadic

göçebe

refuse

oppose, reject, decline, turn down, deny

adopt

embrace, accept

undergo

katlanmak

decrease

diminish, lessen, shrink, contract, descend, decline, dwindle, plunge, plummet

execute

carry out, conduct, undertake

claim

argue, advocate, allege, maintain, put forward, suggest, assert

deplete

exhaust, use up

discard

get rid of, relieve from

devastate

annihilate, eradicate, eliminate, wipe out, clear out, sweep away

reveal

unveil, disclose, expose, uncover, unearth, excavate, dig up, dig out, elicit

outrun

surpass, outpace, outnumber, outperform, surmount, exceed, excel, Eclipse, overtake, overwhelm, outstrip

set up

build up, construct, establish, erect, form, install

terminate

sonlandırmak

found

construct

forecast

predict, foretell, foresee, anticipate, guess, project

comprise

kapsamak

fill in

fill out, complete

perceive

grasp, understand, take in, comprehend, notice, realize, conceive

remember

recall, recollect, recognize,

achieve

attain, accomplish, succeed in, manage to do

ignore

neglect, overlook, take no notice of, disregard

diagnose

pinpoint, specify, identify, determine, locate, map, detect, spot

administer

manage, direct, rule, reign, govern, dominate

emerge

arise from, appear, break out, come out

handle

tackle, address, deal with, cope with, lag behind

cause

bring about, lead to, result in, pave the way for, give rise to, give way to, engender, bear, spark off, bring on

assess

evaluate, appraise, judge, interpret, result from, root in, stem from, spring from, be caused by, originate from, arise from

deem

think, consider, regard, reckon, contemplate, presume, assume, suppose, imagine

exclude

leave out, isolate, estrange, alienate

cure

treat, heal, nurse

purpose

offer, suggest, advise, recommend

embody

stand for, represent, symbolize

treat

behave, act

proclaim

declare, announce, pronounce, report, express

allocate

allot, ayırmak, tahsis etmek

release

publish, issue

disclose

açığa vurmak, açmak, ifşa etmek, reveal, expose, uncover

warehouse

toptan satış yeri, büyük mağaza, depo

intersection

kesişme, kavşak

compulsory

zorunlu

dedication

kendini adama

insight

bilgi, anlayış

tendency

eğilim

promote

yükseltmek

code

kanun

logging

kerestecilik

applicable

uygulanabilir

penetrable

nüfuz edilebilir

provable

kanitlanabilir

put in place

uygulamaya koymak

vaccine

aşı

assess

değerlendirmek

incidentally

tesadüfen

hazardously

tehlikeli

thoroughly

tepeden tırnağa

offensively

saldırgan

sanitized

hijyenik

extract

özünü çıkarmak, almak

fulfill

yapmak

unify

birleştirmek

foster

beslemek, desteklemek

ensure

temin etmek

non literate

okur yazar olmayan

enshrined

aktarmak, saklamak

mapping

harita çizmek

abolish

officially put an end to. yürürlükten kaldırmak

abruptly

suddenly and unexpectedly

acquisition

the act of getting or gaining sth

advance

improvement, forward movement, early, leading, to improve, move forward

alert

warning, attentive, able to notice quickly, warn sb.

amnesty

a pardon, an official order to set prisoners free

apex

top, high point

arouse

excite, stimulate, urge, wake up sb

attack

physics assault, fierce criticism, use violence, criticize fiercely

awareness

knowledge, perception

beat

regular and rhythmic sound or movements, strike, hit, defeat

blanch

to be afraid, pale, to boil for a short time

bribery

offering sb money to persuade them to do sth for you

celestial

heavenly, relating to the sky

circumvent

find a way around, fool, deceive

delineate

betimlemek, resmetmek

coherent

consistent, rational

communicate

exchange information or ideas

compress

compact, condense, bastırmak, sıkıştırmak

confidence

trust, assurance

consistent

in agreement, coherent, constant

contrary

opposite, counter

craggy

very steep and rocky

impair

bozmak, zarar vermek

obsolete

kullanılmayan, eskimiş

outlive

outlast. - den daha uzun yaşamak

paramount

başlıca, en önemli

peril

tehlike, risk

predicament

çıkmaz, badire

prolific

üretken

recite

ezberden okumak

remote

uzak, pek az, soğuk davranış

standstill

duraklama, kımıldamama

substantial

oldukça çok, önemli, kıymetli

surge

akın, ani artış

tentatively

geçici olarak, çekinerek, tereddütle

Touchstone

ölçüt, mihenk taşı

vendor

satıcı, tedarikçi

mutiny

ayaklanma, isyan

seize

kapmak, zorla almak

slope

yamaç, bayır

hurl

fırlatmak, savurmak

rotate

döndürmek

venerate

saygı duymak

perplexing

kafa karıştırıcı, şaşırtıcı

virtually

hemen hemen, neredeyse

vacant

boş, açık

unlike

beklenilmeyen, ihtimal olmayan

tough

sağlam sert, zor, zorlu

substitute

yedek, yerine geçirmek, yerine kullanmak

staple

temel, başlıca, zimbalamak

refer

bahsetmek, işaret etmek

rapidly

çabucak

prolong

uzatmak, devam ettirmek

output

ürün, üretim, verim

inundate

bunaltmak, su basmak, boğmak

intensify

güçlendirmek, artırmak

insert

arasına sokmak, araya eklemek

indicate

belirtmek, işaret etmek

abide

katlanmak, dayanmak, kurallara uymak

acquit

aklamak, beraat ettirmek

adversity

şanssızlık, terslik

alienate

uzaklaştırmak, yabancilastirmak

ample

bol, çok

blaze

ateş, alev, ışıltı, yanmak, parlamak

capital

sermaye

cell

hücre, oda

cite

atıfta bulunmak, bahsetmek, alıntı yapmak

coherently

tutarlı bir şekilde

commodity

ticari, mal eşya

comprise

içermek, meydana gelmek, oluşturmak

consecutively

birbirini takip eder şekilde, art arda

contribute

katkıda bulunmak

custody

velayet, gözaltı

dedicate

kendini adamak

deviate

sapkın, anormal, sapmak, ayrılmak, yoldan çıkmak

distribute

dağıtmak, paylaştırmak

duplicate

benzer, aynı, eş, kopyasını yapmak

eligible

nitelikli, uygun, elverişli

encompass

kapsamak, cevrelemek, sarmak

entangle

dolastirmak, karıştırmak, bulaşmak

erode

asindirmak, yıpratmak, yıpranmak

exemption

muafiyet, muaf bırakmak

extension

genişletme, uzatma, eklenti, uzantı

figurative

mecazi, sembolik, temsili

genuine

gerçek, orijinal, samim

gravity

yer çekimi, ciddiyet, önem

horizon

ufuk, görüş anlayış

hurricane 🌀

kasırga 🌀

impede

engellemek, sekte vurmak

improperly

uygunsuz, yanlış bir şekilde

indulgence

şımartma, yüz verme, hoş görü, göz yumma

influx

akın, istila

insight

kavrama, anlama

interest

faiz, ilgisini çekmek

invade

işgal etmek

joint

eklem, birleşme yeri, Birleşik, orta

legacy

miras

inheritance

miras

literacy

okur yazarlık

malnutrition

kötü, yanlış beslenme 🍱

Matrimony

evlilik ⚭

meticulous

titiz, dikkatli, özenli

namely

şöyle ki, yani,... olarak adlandırılan

obstinacy

inatçılık

oppose

karşı çıkmak, itiraz etmek

outrageous

acayip, çirkin, korkunç, şok edici

particularly

özellikle

permanence

devamlılık, süreklilik

prejudice

on yargı

principle

prensip, temel, kaynak

promising

gelecek vaat eden, umut verici

purify

saflastirmak, arındırmak, temizlemek

raise

para toplamak

reckon

zannetmek, hesaba katmak, tahmin etmek

renovate

yenilemek, onarmak

resilience

direnç, elastikiyet, esneklik

revenue

gelir, kazanç

route

nakletmek, sevk etmek

saturate

ıslatmak, sırılsıklam etmek, iyice doldurmak, doygunluga ulaştırmak

seep

sizdirmak

shield

kalkan ⛨, zırh, savunma, korumak, siper etmek

sly

kurnaz, sinsi

steady

sabit, değişmeyen

subsistence

birini gecindiren şey, kendini geçindirme

surmount

üstesinden gelmek

suspense

belirsizlik, endişe, tedirgin bekleyiş

terminate

son vermek, bitirmek

tribute

övgü, takdir, ödeme, belirti

vengeance

intikam, öç

vital

çok önemli, gerekli

wilderness

el değmemiş ve yabani bölge

havoc

hasar, tahribat, zarar, yıkım, karışıklıkconfusion

idiom

phrase

malevolent

kötü niyetli, art niyetli, kindar, kötücül, hateful

henpeck

başının etini yemek

nag

ufak at, dırdır etmek

delineate

taslağını çizmek, çizerek açıklamak, tasvir etmekbetimlemek, outline


paunch

karın, göbek, işkembe

benign

iyi huylu, sevecen, iyi kalpli, iyicil (tümör), tehlikesiz, yararlı, harmless

bellicose

kavgacı, mücadeleci, savaşçı, aggressive

entice

kandırmak, ayartmakbaştan çıkarmakikna etmek, tempt

precarious

güvenilmez, belirsiz, tutarsız, istikrarsız, kararsız, şüpheli, riskli, dangerous

convenient

kullanışlı, uygun, pratik, elverişli, yakın

contribution

katkı

distinction

ayrım, fark

ascend

tırmanmak, yukarı çıkmak

distant

uzak

determined

azimli, kararlı

drastically

zorlayıcı, sert bir şekilde

just as

tıpkı

strive

uğraşmak, çabalamak, gayret etmek, didinmek, mücadele etmek


stimulate

teşvik etmek

whereas

although

in terms of

bakımından açısından

as opposed to

aksine

on behalf of

adına, lehine, yararına

on the verge of

eşiğinde

in pursuit of

ardından, takiben

assumption

farzetme, sanıhavalara girme, üstüne almaüstlenme, yüklenme, takınma, taslama

inquiry

bahis, sorgu, soruşturma, anket, danışma, soru, araştırma, tahkikat


without which

olmasa

valence

kısa perde, karyola eteği, yatak fırfırı

fragile

kırılgan, çıtkırıldım, kırılabilir, kolay kırılır, narin, alıngan, ince, gevrek

slaughter

kesim, kırım, katliam, kıyım, toplu katliam, kan dökme, mahvetme, bozguna uğratma2. [Fiil]kesmek, boğazlamak, kılıçtan geçirmek, katletmek, toplu katliam yapmak, mahvetmek, bozguna uğratmak

incident

ayrıcalık getiren, yükleyen2. [İsim]olay, hadise, kaza, perde [tiy

riot

isyan, ayaklanma, karışıklık, kargaşa, patırtı, velvele, şamata, alem, cümbüş2. [Fiil]kargaşaya yol açmak, azıtmak, ayaklanmak, başkaldırmak, mest olmak

epidemic

salgın, yaygın2. [İsim]epidemi, salgın, salgın hastalık


implementation

yerine getirme, uygulama

sovereignty

hukumdarlik

hereditary

kalıtsal, ırsi, intikal eden

bluntly

açık açık, dobra dobra, açıkça

evenly

eşit olarak, başabaş olarak, tam olarakdüz bir şekilde, yatay olarak, hizalı olarak

estimate

tahmin etmek, kestirmek, değer biçmek, takdir etmekhüküm vermekbiçmek

elapse

akıp gitmek, geçmek

delay

geciktirmek, ertelemek, gecikmek, geç kalmakoyalamak, oyalanmak, alıkoymak, savsaklamak

retard

geciktirmek, sürüncemede bırakmak, alıkoymak, frenlemek, hızını kesmek, yavaşlatmak, gelişimini önlemek

advent

geliş, - in gelmesi

ailment

kırgınlık, çok ağır olmayan hastalık

amplify

arttırmak, yükseltmek, ayrıntılı olarak açıklamak

arrogant

kibirli, küstah, burnu havada

attempt

deneme, girişim, teşebbüs, girişmek

awkward

utandırıcı, sakar, uygunsuz

befriend

dostça davranmak

bleak

kasvetli, iç karartıcı

captivate

cezbetmek, büyülemek

cohesion

bütünlük, uyuşma, bağıntı

commute

ev ve iş arasında gidip gelmek, değiş tokuş etmek

compromise

uzlaşmak, anlaşmaya varmak

confidential

gizli

consolidate

pekiştirmek, birleştirmek

contrive

akıl etmek, başarmak, planlamak, kurmak

customary

geleneksel

deduct

çıkarmak, eksiltmek

devotion

düşkünlük, bağlılık, sadakat

disclose

açığa çıkarmak

disorder

hastalık, düzensizlik, karışıklık

durable

dayanıklı, uzun ömürlü

eliminate

elemek, atmak, ortadan kaldırmak

encounter

karşılamak, rastlamak

enterprise

işletme, kuruluş, girişim

erroneously

hatalı bir şekilde

eventually

en sonunda, nihayet

executive

yönetimle, ilgili

extinguish

(ateş, yangın) söndürmek

foremost

en önemli, başta gelen

fringe

kahkul, perçem, kenar püskül, kenarında bulunmak

graze

otlamak, sıyırmak

harness

dizginlemek, koşum takımı takmak, doğal kaynaklardan faydalanmak

hint

ima, tavsiye, fikir

imperative

emir, zorunluluk, zorunlu, kaçınılmaz

inapplicable

alakasız, uygulanamaz

income

gelir, kazanç

insignificant

önemsiz, anlamsız

interfere

karışmak, burnunu sokmak, engellemek, yoluna çıkmak

invalidate

çürütmek, geçersiz kılmak

irreversibly

degistirilemez, geri dönülemez bir şekilde

leak

sızıntı, kaçak

limb

kol bacak kanat dal

matter

konu, cisim, madde, önem taşımak

mighty

kudretli, büyük, güçlü

multiple

çeşitli, çok

obstruct

engellemek

outskirts

kentin dışı

perpendicular

dik, dikey

pose

teşkil etmek, oluşturmak, ortaya çıkarmak, poz vermek

predominant

ağır basan, üstün

prior

önceki

promote

teşvik etmek, terfi ettirmek, tanıtımını yaptırmak

pursuit

takip, uğraş, arayış

rehearsal

prova

render

hale getirmek, sağlamak, sunmak

resent

icerlemek, kızmak

revere

saygı duymak

segregate

ayrım yapmak, ayırmak

shipment

nakliyat, sevkiyat

slippery

kaygan, güvenilmez

startle

şaşırtmak

stress

vurgulamak

subtle

gizli, anlaşılması zor, zeki, kurnaz

surpass

geçmek, geride bırakmak

terrain

bölge, yer, arazi

trace

iz, işaret sürmek

trifling

önemsiz, ufak tefek

utilize

istifade etmek, faydalı kılmak

venomous

kin dolu, zehirli, zarar verici

vivid

canlı, parlak, etkili

conceal

gizlemek

evoke

çağrışım yapmak

initiate

başlatmak, öğretmek, üye, ön ayak olmak

conversion

değiştirme, dönüştürme

pursuit

kovalama, takip, araştırma

despair

çaresizlik, umutsuzluk

referee

hakem

leisurely

acelesiz, yavaş

intricate

karmakarışık

unanimous

aynı fikirde, müttefik

futilely

boş yere

reciprocally

karışıklık olarak

disrespectful

saygısız, nezaketsiz

obligatory

zorunlu, mecburi

obscure

karanlık, belirsiz

vague

belirsiz, anlaşılmaz

regrettable

üzücü, acınacak, ayiplanacak, kinanacak

science of persuasion

ikna psikolojisi

embrace

kucaklama, sarılma, kapsamak

contribute

vermek, bağışta bulunmak

substantially

esasen, gerçekte, oldukça

urge

ileri sürmek, sevk etmek, ısrarla tavsiye etmek, baskı yapmak

initiative

girişim, ilk adım

anticipation

bekleme, umma, tahmin etmek

praise

övmek, meth etmek

applicant

aday, istekli, başvuru sahibi

worn

eskimiş, yıpranmış, bitkin

consult

başvurma, danışma, dikkate alma

prohibit

yasaklamak, men etmek

greedily

hırsla, aç gözlülükle

densely

sıkışık, yoğun, kalın, koyu

gullible

saf, kolay aldanan, salak

vicinity

civar, çevre, etraf

intention

niyet, maksat

intrigue

merak uyandırmak, ilgi çekmek, entrika

rural

kırsal

fluctuate

dalgalanmak, gidip gelmek

persist

ısrar etmek, varlığını sürdürmek

recur 🔁

tekrarlamak

gaze

uzun bakmak, bakış

alleviate

hafifletmek

invalid

geçersiz, hatalı

sentimental

duygusal, hassasiyet

appeal

yalvarma, ilgisini çekmek, hoşuna gitmek, rica, başvuru

receptive

çabuk kavrayan, anlayışlı

attic

çatı katı

recession

düşüş, durgunluk, geri çekilme

sacred

kutsal, mübarek, dinsel

humid

nemli, rutubetli

widow

dul kadın

affection

sevgi, düşkünlük

discouragement

hevesin kırılması

emission

yayınlama

faintly

hafifçe, zayıf olarak

ceremonially

resmi bir şekilde

mass

yoğun, kütle

surveillance

gözetim, gözetleme

perceive

algılamak, hissetmek, sezmek, fark etmek

obtain

sağlamak, elde etmek, var olmak, geçerli olmak

inhibit

kısıtlamak, tutmak, yasaklamak

severe

sert, acı, şiddetli, sade

ripe

olgun, uygun, müstehcen

concede

kabul etmek

harangue

soylev, nutuk

mercurial ☿

cıvalı, cıva gibi, canlı, değişken, dakikası dakikasına uymayan

intimate

ima etmek

chastise

cezalandirmak, dövmek

promptly

tez, acilen

broadly

geniş olarak, açık olarak

adhere

yapışmak, bağlanmak

imply

içermek, anlamına gelmek

grain

tane, tahıl

predator

yırtıcı

pest

veba, bela

consumption

tüketim, bitirme

contamination

pislik, kirletme

rodent

kemirgen

abhor

nefret etmek

radiate

ışık saçmak, neşe saçmak

tedious

sıkıcı

mundane

dünyevi, olağan

abhorrent

tiksindirici, nefret uyandırıcı

acclaim

övgü, övmek

align

hizalamak

appeal

başvuru, çekicilik, cazibe, başvuru, çekmek, cazip gelmek

arsenal

cephane, mühimmat, cephanelik, silah deposu

bizzare

tuhaf, acayip

brilliantly

ışıl ışıl, ustaca, harika bir şekilde

censure

eleştiri, kınama, eleştirmek

coin

sözcük turetmek, para basmak

compulsory

zorunlu, mecburi

mandatory

zorunlu, mecburi

mandatory

zorunlu, mecburi

concur

anlaşmak, aynı fikirde olmak, aynı anda olmak, aynı zamana rastlamak

conspicuous

aşikar, bariz, dikkat çeken

controversial

tartışma yaratan, anlaşmazlığa neden olan

craft

hüner, el becerisi, ustalık, tekne, gemi

dam

baraj

defiantly

isyankar şekilde, karşı gelerek

demolish

yıkmak, yok etmek

despair

çaresizlik, umutsuzluk, umudunu yitirmek

device

cihaz, alet, yol, yöntem

discern

fark etmek, algılamak, çıkarmak

disparity

farklılık, baskalik

disturb

bölmek, rahatsız etmek, endişelendirmek

drought

kuraklık

evict

evden çıkarmak, tahliye etmek

exemplify

örnek oluşturmak, örnek vermek, orneklendirmek

extremity

ekstremite (el, ayak vb.), uç, zirve 🗻

forestall

önlemek, engel olmak, erken davranmak

fruitful

verimli

greasy

yağlı, kaygan, yağ çeken, dalkavuk

harsh

çetin, sert, acımasız, haşin

hitherto

şimdiye kadar

implement

uygulamak, yürürlüğe koymak

inadvertently

kazara, yanlışlıkla, bilmeden

induce

ikna etmek, tetiklemek

infrastructure

altyapı

intermittent

aralıklı, kesintili

invention

icat, buluş, uydurma, turetme

literal

gerçek, aslına uygun

moisture

nem, rutubet, ıslaklık

outstanding

göze çarpan, kalburüstü, önemli, askıda, beklemede

pacify

yatıştırmak, sakinlestirmek

permanently

kalıcı olarak daima ♾

privilege

ayrıcalık, imtiyaz, şeref

promptly

tam zamanında, derhal, hemen

purchase

satın alınan şey, satın almak

range

çeşitlilik, yelpaze, mesafe

renewable

yenilenebilir

resolution

kararlılık, kesin karar, çözüm, çözümleme

reversal

tersine çevirme 🙃

rough

pürüzlü, yaklaşık, kabataslak, kaba

solitude

yalnızlık

strenuous

zor, ağır, yorucu

subversive

huzur bozucu, tahrip edici

surplus

fazlalık, bolluk, artan, fazla olan

tackle

baş etmek, girişmek

terrific

çok güzel, müthiş

trigger

tetiklemek, - e neden olmak

unearth

toprağı kazıp çıkarmak, keşfetmek, gün ışığına çıkarmak

utter

bütün, tam, kesin, söylemek

venture

tehlikeli girişim, cesaret etmek, göze almak

vogue

moda

will

irade, istek, vasiyet

offender

suçlu, kabahatli

withhold

alıkoymak, tutmak, vermemek, esirgemek

colloquial

konuşma diline ait, günlük konuşma dilinde

mournful

yaslı, kederli, hazin

substitute

yerine geçmek, vekil, temsilci

capsize

alabora olmak

merely

sadece, ancak, yalnız

elaboration

özenme, özenti, ayrıntılarıyla açıklama

integration

birleşme, bütünleştirme, tumlev hesaplama, katılma

enhancement

geliştirme, iyileştirme, arttırma, cogalma, güçlendirme

indigenous

yöreye özgü, endijen,

death penalty ☠

ölüm cezası

soar

artmak, tırmanmak, suzulmek, yüksekten uçmak, havada suzulmek

anticipate

beklemek, ummak, tahmin etmek, önceden tahmin edip ona göre davranmak

hideously

iğrenç bir biçimde, korkunç bir şekilde

exclusively

yalnızca, sadece, özellikle, sırf

incidentally

tesadüfen, laf arasında

diminish

azalmak, eksiltmek, azaltmak

convey

iletmek, taşımak, devretmek, yollamak, getirmek

generate

üretmek, oluşturmak, meydana getirmek

lender

ödünç para veren,

undergone

geçirmek, gormek, -e uğramak

refrain

geri durmak, kaçınmak, alıkoymak

abade

azalmak, dinmek

abduct

kaçırmak

allure

etkilemek, çekmek

corporate

ticari, şirkete ait, ortak

condense

yoğunlaştırmak

facade

ön cephe, binanın ön yüzü, dış görünüş

artificial

yapay, insan eliyle yapılan, doğal olmayan, taklit

beverage

içecek, içilecek şey, şurup, meşrubat

escort

muhafız, refakatçi

perseverance

sebat, tahammül, azim

trio

üç kişilik grup

aviation

havacılık, hava ulaşımı

task

çalıştırmak, iş vermek, görevlendirmek, paylamak, vazife

radio

telsizden yayınlamak

cease

dinmek, son vermek, durdurmak, geciktirme

premonition

herhangi bir şeyin olacağını önceden sezme, önsezi, basiret

glimpse

anlik bakış, görünüş, bir anlık görmek

precognition

önceden haberdar olma, geleceği görme

perfect

mükemmelleştirmek, geliştirmek

nutrient

gıdalı olan şey, besleyici, besin maddesi

indicate

göstermek, işaret etmek, bildirmek, belirtisi olmak

prodigy

dahi, deha, harika

norm

numune, örnek

foliage

bitki yaprakları, ağaç yaprakları, yeşillik

merely

yalnızca, sadece, ancak, çok az

innate

doğuştan

propensity

meyil, eğilim, eski arzu, istek

meddle

karışmak, burnunu sokmak

clavichord

piyanonun atası olarak bilinen bir çalgı aleti

present

temsil etmek, takdim etmek, hazır olmak, meydana koymak

suppress

bastırmak, gizli tutmak

parotitis

kabakulak

manuscript

el yazısı, müsvedde

entitle

isimlendirmek, yetki vermek, hak vermek

assignment

atama, görevlendirme, ödev, görev

tutor

özel öğretmen, asistan, ders vermek

respectively

sırasıyla, ayrı ayrı, herbiri ayrı olarak

revise

gözden geçirmek

basilisk

Avrupa hikayelerinde adı geçen bakışlarıyla öldürebilen ya da taşlaştırabilen efsanevi yaratık

CE

common era

BC

milattan önce

AD

milattan sonra

contribute

katkıda bulunmak, yardım etmek

mass hysteria

toplumsal histeri

commercial ⚚

ticari amaçlı, reklam, kar amaçlı

gastroenterologist

sindirimbilimci

dissenting

fikir ayrılığına düşen

aggravate

kötüleştirmek, ağırlaştırmak, kızdırmak

belch

gegirmek

oesophagus

yemek borusu

specialize

ayırmak, uzmanlasmak, özelleştirmek

emphasize

vurgulamak, önemini belirtmek

despise

hor görmek, küçümsemek

reveal

ortaya çıkarmak

perceive

algılamak

conventional

geleneksel, klasik

content

içerik, kapsam

triumph over 😤

yendi diye sevinmek

attribute

bağlamak, atfetmek, dayandırmak

improvisation

doğaçlama

terrific

müthiş, dehşet, çok sert

spur of the moment

hazırlanmamış, anında yapılan

foremost

önde gelen

dome

kubbe

dome

kubbe

sculpture

heykel

latter

iki şeyden sonuncusu

hastily

aceleyle, apar topar

dispute

çekişmek, tartışmak

terrorize

kasıp kavurmak, yıldırmak, korkutmak

hue

renk, nüans, ton

misinterpreted

yanlış ifade edilmiş, yanlış anlaşılmış

diadem

taç, hukumdarlik

cockerel 🐓

genç horoz

nocturnal

geceye ait, geceleyin, geceleri gezen veya yem arayan

crow

horoz sesi

depose

şahitlik etmek, tahttan indirmek, görevden çıkarmak

discontent

memnuniyetsizlik

marked

işaretli

torture

eziyet, izdirap

inflict

zorlamak, cezaya carptirmak, zorla kabul ettirmek

serfdom

kölelik

conservatism

muhafazakarlik

conservatism

muhafazakarlik

justify

savunmak, doğrulama, haklı çıkarmak

hesitancy

tereddüt, duraksama

enlightenment

aydınlanma

substance

madde, varlık, asıl, doğruluk, anafikir

encompass

kapsamak, etrafını sarmak

dye

boya

spark

kıvılcım, kıvılcım saçmak, gösterişli, havalı, zerre, kışkırtmak

fragment

fragman, kırıntı, parçalanma

verse

dize, mısra

pop into

bir yere uğramak

lentil

mercimek

excessive

fazla azgın, lüzumsuz

estimate

tahmin etmek, kestirmek, hesap, ölçüm, düşünce

manually

elle yapılan

disrupt

dağıtmak, bozmak, engel olmak

intersection

kavşak, kesişme

culinary

yemekte kullanılan, aşçılık

artifact

el yapımı şey

confront

yuzlestirmek, yüz yüze gelmek, karşılaştırmak, zıt düşmek, göğüs germek

capture

ele geçirme

intention

niyet, kasıt, maksat

legitimacy

meşruluk, yasallık

distinction

ayırt etmek, fark

varnish

parlaklık, parlatıcı

cadmium yellow

limon sarısı

collectively

toplu olarak, toptan

indigenous

yöreye özgü, yerli, doğal

skull

kafatası, çalışkan öğrenci

dwell

ikamet etmek, oturmak, sakin olmak

entrust

ısmarlamak, bağlamak, emanet etme

devour

yalayıp yutmak

nasal

buruna ait, burun kemiği

irrigation

sulama, yıkama

reduction

indirme, küçültme

baboon

habeş maymunu

oval

yumurta

strain

gerginlik

raw

çiğ

irrespective

bakılmaksızın

ethos

kültür

intervention

müdahale

heed

önemsemek

decay

çürütmek

subtle

ince, zekice

recollection

hatirlama, hatıra

proliferation

çoğalma

poultry

kümes hayvanları

cultivate

yetiştirmek

instill

aşılamak, işlemek

surpass

aşmak

embed

gömmek

finite

sınırlı, ölçülebilir

trigger

tetik, başlatmak

diminish

azaltmak, azalma

render

hale getirmek

adverse

ters, aksi

prosper

başarılı olmak

intend

niyetinde

pasture

otlak

incontrovertible

su götürmez

embody

somutlastirmak

longevity

uzun ömürlü

thoroughly

iyice

disguise

gizlemek

inadvertent

yanlışlıkla yapılan

sewerage

kanalizasyon

label

etiket, yafta

raid

baskın

intact

bozulmamış, dokunulmamış

herder

çoban

accomplice

suç ortağı

cake

kalıplaşmak, katılaşmak

excavation

kazı

pomegranate

nar

reproach

kınama, ayıp, suçlama, sitem

aim

amaç, çalışmak, kast etmek, nişan almak, niyetlenmek

aid

yardım, destek, çare, alet

grant

bağış, burs, ödenek, vermek, onaylamak, bağışlamak

initiative

girişim

welfare

refah

halt

durdurmak

burden

bir şeye yük olan

convict

hükümlü

alight

ışık üzerinde

wetland

sulak alan

forest clearance

orman açıklığı

evaporate

buharlaştırmak

disintegrate

dağılmak, parçalanmak, parçalamak

circuit

devre, çevrim, tur, dolaşma

proximity

yakınlık

lousy

kötü, iğrenç

anchovies

hamsi

startle

korkutmak

clerk

katip, tezgahtar

nerd

inek öğrenci 🐮 🚸

doze off

uyuklamak, içi geçmek

wheel

araba

devout

dindar, samimi, sadık, içten, ciddi

derive

kaynaklanan, kaynaklanmak, turetmek

mock

alay etmek

smudge

leke, kirlenmek

whim

heves, merak, kapris

swathe

sargı, kuşak, cevrelemek, sarmalamak

conjure up

hatırlatmak

conjure

büyülemek, yalvarmak

hardship

sıkıntı, zorluk

shiver

ürpermek, titremek, parçalanmak

malfunction

arıza

manure

gübre

obstruction ⛍

arıza, engel, set, tıkama

layer

tabaka, katman

keel over

tepetaklak pat diye düşmek

succumb

ölmek, dayanamamak, pes etmek

dependable

güvenilir

domestic violence

aile içi şiddet 👪

customize

özelleştirmek, müşteri isteğine göre değiştirmek

blueprint

plan

helix

helezon, sarmal

strand

başarısızlığa uğramak, saç tutamı, iplik

room

neden

vaguely

belli belirsiz

toddler 👶

yürümeye başlayan çocuk 🚶

exceed

aşmak, gecmek

plausible

mantıklı, makul

rhinoceros

gergedan

mischievous

yaramaz

prank

eşek şakası

abduct

birini zorla kaçırmak

allay

yatıştırmak, sakinleştirmek

artery

atardamar, arter, ana yol 🛣, ana hat

attest

kanıtlı olmak, doğrulamak

bachelor

bekar erkek, lisans mezunu

blemish

bozmak, çirkinleştirmek

briskly

canlı, hareketli bir şekilde, hızlıca

carriage 🚃

at arabası, vagon

census

sayım, nüfus sayımı

clarity

açıklılık, anlaşırlık, netlik

coincide

aynı zamana rastlamak, örtüşmek, kesişmek

compel

zorlamak, mecbur bırakmak

comrade

arkadaş, yoldaş

convenient

uygun, elverişli, kullanışlı

credibility

güvenilirlik, inanılırlık

deed

hareket, eylem, sözleşme, tapu

demonstrate

kanıtlamak, göstermek, gösteri düzenlemek

densely

yoğun olarak

devise

akıl etmek, düşünmek

discharge

taburcu etmek, tahliye etmek, boşaltmak

dispatch

göndermek, yollamak, halletmek, bitirmek

divergence

farklılık, ayrılık, sapma

Eclipse

tutulmak, düşüş

elude

kaçmak kurtulmak, aklına gelmemek, es geçmek

endowment

bağış, doğuştan gelen yetenek

eternal

sonsuz, ebedi

exhaust

yormak, tüketmek, bitirmek

extinct

nesli tükenmiş bitmiş, sönük, etkin olmayan yanardağ 🔥

finite

sonu olan, sınırlı

Forge

sahtesini, taklidini yapmak, şekil vermek, demir dövmek ⚨

frantic

çılgına dönmüş, acele, telaşlı

gear

vites, dişli, alet, edavat, giysi

greed

aç gözlülük, hırs

harvest

hasat

hoarse

boğuk, kısık, çatallı

illicit

yasaya aykırı, yasa dışı

illicit

yasaya aykırı, yasa dışı

incorporate

bünyesine katmak, birleştirmek, dahil etmek

indignant

kırgın 😞, kızgın 😡, dargın

inspection

teftiş, denetleme, kontrol

interior

iç kısım, içerideki

invaluable

paha biçilemez, çok değerli

junction

kavşak, birleşme yeri, bağlantı 🔗

lean

zayıf, yağsız, eğilmek, yaslanmak, dayanmak

makeshift

geçici, derme çatma

meagre

kıt, az, yetersiz

Moody

huysuz 😡, dengesiz, karamsar

narrate

anlatmak, aktarmak, hikayelemek

notion

fikir, düşünce

obviate

önlemek, ortadan kaldırmak, halletmek

oppress

eziyet etmek, baskı yapmak

overall

önlük, kapsamlı, ayrıntılı, toplamda, eksiksiz, genellikle

Placid

uysal, sakin, durgun

precipitate

olasılık, olabilirlik 🙆

profoundly

derinlemesine, tam olarak, ciddi olarak

prosperous

refahlı, zengin 🤑

rash

kurdeşen, kaşıntı, çokluk, fazlalık, aceleci, düşüncesiz

renounce

bırakmak, vazgeçmek, reddetmek

resolve

çözmek, halletmek, kesin karar vermek, ayrıştırmak

shiver

titreme, ürperti, titremek, ürpermek

sluggish

ağırkanlı, uyuşuk

successive

art arda gelen, birbirini izleyen

triumph 😤

zafer kazanmak, başarı göstermek

uneasy

rahatsız edici, sıkıntılı, gergin

utterly

tamamen, tamamıyla

vital

canlılık, güç, hayat ⛮

willingly

isteyerek, memnuniyetle

elliptical

oval

pattern

model, kalıp, şablon, örnek, numune

sweep

süpürme, temizleme, sürükleme

compress 🗜

sıkıştırmak, bastırmak

spheroid

küremsi

devoid

yoksun

comprise

içermek, kapsamak

subclass

alt sınıf

spherical

küresel

shepherd

çoban, yol göstermek

flock

sürü, yığın

tally

çetele, çentik, seri numarası

correspondence

yazışma, haberleşme, benzeşme

scratch

çizik, sıyrık, gıcırtı

refinement

arıtma, düzeltme, geliştirme, tasfiye

devise

planlamak, tasarlamak

quantity

miktar, nicelik,sayı

herd

sürü

proclaim

ilan etmek, duyurmak, bildirmek

superior

üstün

inferior

aşağı, değersiz

corruption

rüşvet, bozulma, ahlaksızlık

overcome

üstesinden gelmek

content 😌

memnun etmek

zone

bölgelere ayırmak, kuşatmak, cevrelemek

dweller

ikamet eden

immense

engin, muazzam, uçsuz bucaksız, harika

hesitantly

tereddütle

promptly

acilen, tez

overwhelmingly

ezici bir çoğunlukla

stem

kök, gövde, sap

trace

izlemek, izinden gitmek, dayanmak, dayandırmak, tasarlamak, kopya etmek

onset

başlangıç, hücum

mummy

mumya

disruption

bozulma, parçalanma, karışıklığa itme

pursuit

takip, kovalama, ugrasi, araştırma, ilgi alanı

afflict

eziyet etmek, acı vermek, üzmek, sarsmak

membrane

zar

bargain

pazarlık, işlem, kelepir, anlaşma, sudan ucuz şey

incline

eğim, yokuş, yatkın olmak, meyletmek

provoke

kışkırtmak, kızdırmak, tahrik etmek

notion 💭

fikir, kavram, görüş, eğilim

adept

usta, becerikli

negotiation

anlaşma, görüşme

perception

algı, idrak, sezgi

outline

taslak, özet

enterprise

kuruluş, girişim, teşebbüs

stock

besi, damızlık, malzeme, hammadde, hisse senedi, sermaye

considerably

önemli ölçüde

prosperous

refah, zengin, başarılı

distribute

dağıtmak, paylastirmak

evenly

eşit olarak

downturn

kriz, sıkıntılı dönem

adjacent

bitişik, komşu, yakın

claim

dava açmak, talep etmek

hostage

rehin, teminat

underway

devam

forthright

samimi, açık, içten

adversely 👎

olumsuz 👎

cognitive

bilişsel, idrak ile ilgili

steadily

istikrarlı

shallow

sığ

crevice

çatlak, yarık, gedik

voracious

obur, aç gözlük

quiescent

sakin, durgun

eccentric

garip, alışılmadık

supremely

fevkalade, mükemmel

edible

yenilebilir

edible

yenilebilir

sparingly

idareli

devour

yiyip bitirmek

assumption

varsayım

deliberate

kasıtlı

baffle

beyhude yere mücadele etmek, boşa çıkarmak, şaşkına çevirmek

asset

varlık, değerli şey

self assured

kendine güvenen

descendant

-ın soyundan gelen, torun

assembly

toplantı

enclose

cevrelenmek, icermek

transpose

perdesini, yerini değiştirmek

trait

özellik

resilience

zorlukları yenme gücü

contradictory

tutarsız, çelişkili

full sense of

tam anlamda

incongruity

uyuşmazlık, farklılık

solemn

merasimli, kutsal, yasal

key component

temel bileşen

arbitration

arabuluculuk

pupil

göz bebeği

peak 🗻

zirve

feasible

mümkün 🙆

equivalent

eş değer

amorphous

biçimsiz, şekilsiz, amorf

intimate

ima etmek, üstü kapalı söylemek, çıtlatmak, bildirmek, açıklamak

involved

ilişkili, karışık, karışmış, bulaşmış, ilgili, kapsayan, dalmış, kapılmış

ambivalent

duyguları çelişen, karışık duygular besleyen, kararsız

innocuous

tehlikesiz, zararsız

convey

taşımak, nakletmek, iletmek, yollamak, getirmekyaymakdevretmek

anomaly

anomali, anormallik, kuraldışılık, aykırılık, kuralsızlık


irrefutable

inkar edilemez, çürütülemez, su götürmez, reddedilemez

laborious

çalışkan, çok çalışan, yorucu, zahmetli

catalyst

cause of process

advocate

avukat, savunucu, savunmak, müdafaa etmek, desteklemek

elaborate

özenli, özen göstermek, üzerinde durmak, ayrıntılara inmekaçmak

degrade

indirmek, indirgemek, düşmekrütbesini indirmekküçük düşürmek, onurunu kırmakrengini açmak, aşınmaya uğramak, gerilemek

analogous

[Sıfat]analojik, benzer, benzeşen, andıran

autonomous

otonom, özerk

complementary

tamamlayıcı, tumleyici

cohesive

yapışkan, yapışık, bağlı

impermeable

sızdırmaz, su geçirmez

censor

sansür

belittle

küçültmek, alçaltmak, aşağılamak

chauvinism

aşırı milliyetçilik

egotist

sürekli kendinden söz eden

pinnacle 🗻

zirve, doruk, tepe

pinnacle 🗻

zirve, doruk, tepe

sentimental

duygusal

lethargic

uyku halinde, uyuşuk

discriminate

ayırt etmek

uncompromising

uzlaşmaz, inatçı

diligent

çalışkan, gayretli

empathetic

relating to feelings of others

mundane

dünyevi, olağan

delegate

delege, vekil, temsilci

extrapolate

sonuca ulaşmak, tahmin etmek

robust 💪

dirençli, kuvvetli

tarnish

donuklasmak, kararmak, kirletmek

derive

turetmek, sağlamak, çıkarmak

crystallize

become definite

crystallize

become definite

qualify

nitelemek, tanımlamak

disheartened

cesaretini kırmak

malleable

yumuşak, uysal, dövülen

amiable

sevimli, tatlı, cana yakın

archaic

eski, artık kullanılmayan, modası geçmiş

apex 🗻

doruk, zirve, tepe

apex 🗻

doruk, zirve, tepe

anachronism

kronolojik hata, tarihini karıştırma

eradicate

kökünden halletmek, kökünü kurutmak, yok etmek

lucid

anlaşılır, açık, berrak

retract

geri çekmek, vazgeçmek

paragon

erdem örneği, kusursuzluk örneği

unprecedented

eşi benzeri görülmemiş

stipend

maaş, ücret, aylık

audacity

cesaret, yürek, arsızlık

negligible

önemsiz, ihmal edilebilir

embellish

süslemek, güzelleştirmek, abartmak

jovial

neşeli, keyifli

jovial

neşeli, keyifli

banish

kovmak, defetmek, kafasından atmak, sürgün etmek

misattribute

misidentify

appease

yatıştırmak, sakinleştirmek

deliberate

planlanmış, kasıtlı

prevail

galip gelmek, yürürlükte olmak, yenmek

peculiar

ayrıcalık, özel mülk, özel eşya

transitory

geçici, eğreti, fani

industrious

çalışkan, gayretli

oblique

eğri, dolaylı, dolambaçlı, yoldan çıkmış

champion

savunucu

check

makbuz, marka, fiş

chivalrous

şövalye gibi, cesur

euphoria

zindelik, mutluluktan uçma

crestfallen

üzgün, hayal kırıklığına uğramış

autocratic

zorba, despot

enthrall

büyülemek, bağlamak, esir etmek

arbitrary

keyfi, isteğe bağlı, hakem kararı ile belirlenen, random

artful

kurnaz, ustalık gerektiren

adamant

çok sert taş, hoşgörüsüz

misconstrue

yanlış yorumlamak, anlamak

exemplar

örnek, sembol, model

futile

boş, nafile, beyhude

err

yanılmak, hata yapmak

avert

çevirmek, önlemek

impeccable

kusursuz, hatasız

candid

samimi, candan, içten

equitable

adil, eşitlikçi, insaflı

commendable

övgüye değer, tavsiye edilir

detrimental

zararlı

apathy

ilgisizlik, indifference

discreet

tedbirli, ağzı sıkı

bolster

uzun yastık, desteklemek

pristine

eski zamana ait

spotless

lekesiz, pristine

telling

etkili, tesirli, açığa vurmak

ambiguous

iki anlamlı, belirsiz

meteoric

parlak, çok hızlı, meteor

colossal

kocaman, muazzam, devasa

Hodgepodge

mixture

affirm

doğrulamak, onaylamak

applaud

alkışlamak, onaylamak, beğenmek

applaud

alkışlamak, onaylamak, beğenmek

approval

onay, izin, beğenme

assessment

değerlendirme, değer biçme

attentive

dikkatli, ilgili, kibar, ince

colonization

sömürge kurmak

compliance

uyma, itaat

conceited

kendini beğenmiş, kibirli, burnu havada

conducive

olanak sağlayan, yardım eden

confiscation

el koyma

considerable

kayda değer, önemli, büyük ölçüde

constitution

anayasa, tüzük, bileşim, oluşum, bünye

convention

gelenek, toplantı, anlaşma, uzlaşı

cope

başa çıkmak

corruption

yolsuzluk, yozlaşma, bozulma, çürüme

course

ders, kurs, güzergah, rota, gidişat, tabak

crave

arzulamak, çok istemek

critically

ciddi derecede, tehlikeli olarak, eleştirel şekilde

deceitful

aldatıcı, yanıltıcı

decline

azalmak, düşmek, reddetmek, geri çevirmek

deficit

(hesap) açık, eksiklik

demonstration

kanıtlama, gösterge, tanıtım, gösteri, miting

disagreeable

kötü, nahoş, can sıkıcı, huysuz

discontented

hoşnutsuz, mutsuz

disorderly

düzensiz, dağınık, gürültülü, taşkın, düzen bozucu

distinctive

ayırt edici, farklı, belirgin

distress

acı, keder, sıkıntı, üzmek, sıkıntı vermek

diversion

sapma, saptırma, eğlence 🍾

dreadful

korkunç

efficiently

verimli, etkili şekilde

elective

seçmeli, isteğe bağlı

endure

dayanmak, katlanmak, devam etmek

evasive

kaçamak, baştan savma

exclusive

belli bir gruba ait, özel

exploit

kullanmak, sömürmek, istifade etmek

explore

keşfetmek, incelemek, araştırmak

exposition

açıklama, izah

extensive

geniş, kapsamlı

factual

gerçeklere dayanan

flank

yan taraf, kanat, iki yanda da olmak, iki yandan kuşatmak

flow

akmak, süzülmek, akıp gitmek, akın akın gitmek, taşmak

further

daha uzaktaki, daha fazla, eklenen

glamour

çekicilik, cazibe, alım, büyü

gratitude

şükran, minnettarlık

hasten

acele ettirmek, hızlandırmak

inept

beceriksiz, hünersiz

intimate

samimi, içten, yakın, kişisel, özel gizli

justify

aklamak, doğrulamak, haklı çıkarmak

magnify

büyütmek, abartmak, övmek, göklere çıkarmak

merriment

mutluluk, neşe

moderately

bir dereceye kadar, kısmen

nutrition

beslenme

obstructive

engelleyici, zorluk çıkarıcı

optimize

en iyi şekilde kullanmak

periodically

belirli aralıklarla

recall

hatırlatmak, anımsatmak, geri çağırmak, çekmek, geri almak

recognition

tanıma, farkına varma, onaylama, takdir, itibar

retrieve

geri almak, ele geçirmek

segregation

ayırma, ayrım, ayrımcılık

substantially

oldukça, esasen, gerçekte

supplementary

tamamlayıcı, ek

swiftly

çabuk, hızlı bir şekilde

tempt

akıl çelmek, ayartmak

vastly

büyük ölçüde

palatable

lezzetli, hoşa giden, makul

zenith 🗻

başucu, zirve, doruk

rash

düşüncesiz, aceleci sabırsız, atak, isilik

unviable

not able to work

denote

göstermek, belirtmek, ifade etmek

misogynist

kadın düşmanı

exorbitant

aşırı, çok fazla

excessive

aşırı, fazla

abysmal

çok derin, sonsuz, berbat

appreciable

hissedilir, fark edilir

ornate

süslü, abartılı

evasive

kaçamaklı, baştan savma

commitment

söz, vaat,

avoiding

savuşturmak, kaçınmak

conundrum

muamma, bilmece

martial

askeri, savaşa ait, savaşçı, cesur

sanction

onay, izin, yasaları cignemenin cezası

augment

arttırmak, çoğaltmak, büyütmek

erratic

gezen, düzensiz, değişken, kararsız, tuhaf

altruism

ozgecilik, başkasını düşünme

inarticulate

anlaşılmaz, konuşma özürlü, derdini anlatamayan

actualize

gerçekleştirmek

allege

ileri sürmek, iddia etmek

appease

yatıştırmak, dindirmek, bastırmak

article

makale, yazı, eşya, nesne, parça, sozleşme maddesi

blend

harman, karışım, karıştırmak, harmanlamak

brink

kenar, ağız, (felaket için) eşik, kıyı

capture

yakalamak, el koymak, zapt etmek, zorla ele geçirmek

collaboration

iş birliği

compassion

şefkat, merhamet

compute

hesap yapmak

constitute

oluşturmak, meydana getirmek

converse

karşıt, zıt, konuşmak, sohbet etmek

cooperatively

iş birliği yaparak

crew

mürettebat, ekip, grup

deem

düşünmek, farz etmek, kabul etmek

density

yoğunluk

deposit

kapora, birikim, birikinti

devour

bir çırpıda yemek, okumak, tüketmek, bitirmek

disperse

dağılmak, dağıtmak, yayılmak, kaçışmak

distrust

güvenmemek

ditch

ark, hendek

encumber

engel olmak, ayak bağı olmak

entice

kandırmak, aklını çelmek

evolutionary

evrimsel

exert

kullanmak, sarf etmek

extent

derece, kapsam, boyut

famine

kıtlık

firm

sert, bükülmez, dayanıklı

firm

değişmez, tutarlı

formation

oluşturma, biçimlendirme

fraternal

kardeşçe, kardeş gibi

haste

acele

hypocrisy

ikiyüzlülük, riya

impertinence

saygısızlık, münasebetsizlik

incite

dolduruşa getirmek, fitillemek

infuriate

çileden çıkarmak, kızdırmak

irreparably

tamir edilemez bir biçimde

leap

atlamak, sıçramak, artış, artmak

malaria

sıtma

mould

kalıp, yaradılış, yapı, biçimlendirmek, şekil vermek

nastily

iğrenç bir şekilde

notorious

kötü tanınmış, adı çıkmış

opt

seçmek, tercih etmek, karar kılmak

overcome

aşmak, üstesinden gelmek

persistently

bıkmadan, usanmadan, ısrarlı bir şekilde

plague

salgın hastalık, veba

post

iş, makam, posta, vazifelendirmek, tayin etmek, postalamak

premise

önerme, temel dayanak

pride

gurur, iftihar, kibir

prone

yatkın, meyilli

verdict

hüküm, fikir

prospect

beklenti, olasılık, maden aramak, araştırmak

radically

tamamıyla, köklü bir şekilde

reimburse

bedelini ödemek, telafi etmek

repel

geri püskürtmek, igrendirmek, tiksindirmek

resort

yer, uğrak, - e başvurmak, çareyi - de bulmak

revert

eski haline geri dönmek

tariff

gümrük vergisi

roast

fırında kızartılmış, azarlamak

sceptically

şüpheci bir şekilde

selection

seçme, seçme parçalar

significant

önemli, belirgin, belli

slump

ani düşüş, yığılmak, birden düşmek

spectator

izleyici

testimony

mahkemede ifade, delil

trait

kişisel özellik

trivial

önemsiz, ufak tefek

substantially

büyük ölçüde, oldukça

unintentionally

düşünmeden

substance

öz, madde, esas

axis

eksen, anlaşma, uyuşma

deviation

sapma, ayrılma

representative

acenta, temsilci, milletvekili

plausible

akla yakın, makul, mantıklı

derive from

-den türemek

steadily

durmadan, gittikçe

engage in a conversation

sohbet içerisinde olmak

facility

imkan, olanak, ustalık

firmly

sıkıca, sımsıkı, kesin olarak

successor

varis, mirasçı, arkasından gelen

improperly

yanlış olarak

tangible

somut, dokunulabilir

adversely affect

olumsuz etki

conciliatory

yatıştırıcı, gönül alıcı

concede

ödün vermek, kabullenmek, zorunda kalmak

comprise

uzlaşma, uyuşma, ödün, taviz

you are telling me

used to say that you strongly agree with what someone has just said

what are you after

what are you looking for

tentatively

deneme olarak

radiant

parlak, ışık saçan, mutluluk saçan

futile

boş, nafile, beyhude

lethal

öldürücü

spacious

geniş, ferah, havadar, bol bol

mournful

yaslı, kederli, hazin

imply

içermek, anlamına gelmek, ima etmek

lookout

gözcü, gözetleme, kollama, manzara

custom

ısmarlama, gelenek, sipariş üzerine yapılmış

plain

düzlük, ova, sade

rigorous

sert, sıkı, şiddetli, kesin

enigmatic

bilmece gibi, gizemli esrarengiz

merge ⛘

birleşmek, karışmak, kaynaşmak

digitize

sayisallastirmak

apprentice

çırak, acemi 🔰

precipitation

aşağı düşme, acelecilik, telaş, cokeltme

insulate

yalıtmak, izole etmek

plumage

kuşun tüyleri

nourishing

besleyici, geliştirici, destekleme

prophecy

kehanet, tahmin

postulate

şart koymak, talep etmek, ispatsiz olarak kabul ettirmek

luminous

parlak, aydınlık, açık, zeki

befell

başına gelmek, olmak

smog 🌁

dumanlı sis 🌁

compile

derlemek, toplamak, telif etmek

respiratory

solunumla ilgili

fragile

kırılgan, çıtkırıldım

disparity

farklılık, açıklık

despair

çaresizlik

prosperity

zenginlik

prospect

olasılık, umut

liable

eğilimli, yükümlü, mesul

submissive

yumuşak başlı, itaatkar

detrimental

zararlı, hasar veren

susceptible

müsait, eğilimli

progressively

artan bir şekilde, gittikçe

distinctively

ayırt edici şekilde, göze çarpar biçimde

anticipate

önceden görmek, ummak, beklemek, tahmin etmek

thrive

gelişmek, serpilmek

warfare

savaş, mücadele

domesticate

evcillestirmek

peninsula

yarımada

decline in

decrease

resort to

bir şeye başvurmak

successor

takipçi

inheritor

mirasçı

inhabitant

yerleşimci, sakin

ascendant

yükselen, başarılı

predecessor

atası, ilk örneği

map out

açık olarak göstermek

operate

çalışmak, işlemek, etki etmek

intended

tasarlanmış, kasıtlı

forgery

sahtekarlık, sahtecilik, taklit

gaze upon

gözünü dikmek

stained

lekeli, boya

authenticity

doğruluk, gerçeklik, güvenilirlik

genuine

hakiki, öz, gerçek

crafty

kurnaz, düzenbaz

feat

kahramanlık, beceri

burst

patlak vermek patlamak

legitimacy

yasallik, mantıklılik

dispute

tartışmak, çekişmek, münakaşa etmek

deed

iş, eylem, kahramanlık

pinned

toplu iğne, yüklemek, sıkıştırmak, tutturmak

judicial

hukuki, mahkemeye ait

conclude

bitirmek, sonuçlandırmak

swirl

girdap gibi dönmek, fırıl fırıl dönmek, döne döne gitmek, fırıl fırıl döndürmek

promote

desteklemek

inquiry

soruşturma

forth

ileri, başka, diğer

forthright

içten, samimi

progressive

ilerleyen, gelişen, derece derece artan

unjustly

haksız olarak

scheme

komplo, düzen, plan

conservation

koruma, muhafaza

whale

avlanma

vegetation

bitki örtüsü, tümör

devastate

harap etmek, tahrip etmek

foremost

önde gelen, en önemli

among

arasında

acclaim

alkışlamak

monetary

parasal

intrinsic

esas, asıl, gerçek

correlate with

ilişkili olmak, bağ kurmak

impediment

engel, kekemelik

clash

çatışma, uyuşmazlık

talk someone into + ing

bir şeye konuşarak ikna etmek

cultivated

işlenmiş

placebo

ilacmis gibi verilen fonksiyonsuz madde

inert

hareketsiz, etkinlik göstermeyen

gear

uydurmak, ayarlamak

plague

veba

upheaval

karışıklık

indulgence

hoşgörü

espionage

casusluk

excavate

kazmak

poll

anket

incline to

meyilli olmak

prone to

meyilli olmak

hindrance

engel, mani

fallacy

yanlış inanış, safsata

fragile

kırılgan, narin, alıngan, ince

subsequent

sonraki, daha sonraki, müteakip

tense

gergin

shrink away

uzak durmak

shelf

raf, pervaz, kaya tabakası

abruptly

birdenbire, aniden

promptly

tez, acilen

progressively

dereceli olarak, derece derece artan

attribute

dayandırmak, vermek, atfetmek

acclaim

alkışlamak, bağırarak ilan etmek

come up with

üretmek (fikir, çözüm vb)

miss out

dahil etmemek, hariç tutmak

miss out on

mahrum kalmak

break into

hırsızlık amacıyla bir mekana girmek

break in

yol yordam göstermek

break in on

sözünü kesmek, araya girmek

face up to

göğüs germek, metanetle karşılamak

delicacy

incelik, nezaket, duyarlılık, hassaslık, nefis yiyecek

ornament

süs, takı, gurur kaynağı, süslemek

treaty

anlaşma, mukavele

decree

emir, kararname, karara bağlamak, emretmek

interfere with

engel olmak, tecavüz etmek

interfere in

burnunu sokmak, söze karışmak

vast

büyük boşluk, çok büyük, geniş

outlet

çıkım, priz, fiş, pazar, satış yeri, yol, ağız, delik

vaccination

aşı, aşılama

obtain

sağlamak, elde etmek, kazanmak, sürdürmek, geçerli olmak

inconclusive

sonuçsuz, yetersiz, ikna edici olmayan

perplex

kafa karıştırmak, şaşırtmak, çapraşıklaştırmak

submerged

su altı, batık, gizli, örtülü

diverge

sapmak, açılmak, ayrılmak, uyuşmamak, farklı olmak

pillar

direk, sütun, en önemli kişi

gloomy

karanlık, hüzünlü, kasvetli

extended

yayılmış, geniş, büyük, uzatılan, uzayan, büyütülmüş

retain

sustain, maintain, sürdürmek, devam ettirmek

state

durum, devlet, eyalet, belirtmek, ifade etmek

refer to

atıfta bulunmak, söz etmek, - den bahsetmek

infer

çıkarım yapmak

conclude

çıkarım yapmak

civilization

medeniyet

imply

ima etmek

hinder

engellemek, durdurmak, alıkoymak

hamper

engellemek, durdurmak, alıkoymak

deter

engellenmek, durdurmak, alıkoymak

impede

engellemek, durdurmak, alıkoymak

cease

engellemek, durdurmak, alıkoymak

cease-fire

ateşkes

unceasingly

durmaksızın

foster

bakmak, büyütmek, teşvik etmek, arttırmak, yetiştirmek, beslemek, geliştirmek

contribute to

cause to, lead to, give way to, give rise to, bring about, neden olmak, yol açmak

impose

(yasa, kanun, kural) uygulamaya koymak, dayatmak

affluent

rich, wealthy, prosperous

well of

zengin

well to do

zengin

fluctuate

iniş yapmak, dalgalanmak

recession

durgunluk

supply

provide, give, sağlamak

intelligence

istihbarat

senior

üst düzey kıdemli

junior

çaylak, acemi

applicable

uygulanabilir

trivial

unimportant

futile

useless

adverse effect

ters etki

proficient

yetkin, yeterli, uzmanlık

liable for

responsible for

liable to

-e karşı sorumlu

ruling party

iktidar parti

divide into

categorize, put into, categories, sort into, classify

set off

set out, depart, leave

set out

set off, depart, leave

take up

başlamak, meşgul etmek, işgal etmek

hand down

pass down, hand on, pass on, nesilden nesile geçmek

pass on

pass down, hand on, hand down

come over

get over, overcome, bir şeylerin üstesinden gelmek

extensively

widely, greatly

assume

presume, suppose, varsayım

presume

assume, suppose, varsayım

aviation

havacılık

assemble

toplamak, toplasmak, monte etmek, montajını yapmak, toplantı yapmak

assembly line

montaj bandı

mass production

seri üretim

emerge

arise

emit

dışa vermek, salmak

conduct

carry out

vast majority

büyük çoğunluk

associate with

link to, relate to/with, bir şeyi bir şeyle ilişkilendirmek

so that

amaç bildirir

enact

yürürlüğe koymak

power plant

enerji santrali

regarding

concerning, as regards to, - e dair, - le ilgili olarak

interfere with

engel olmak, tecavüz etmek

interfere in

karışmak, burnunu sokmak, müdahale etmek

assist

yardımcı olmak

as well

aynı zamanda

make off with

bir şeyi çalıp kaçmak

turn down

reddetmek, kısmak

break into

zorla bir yere girmek

break out

happen, occur, patlak vermek

put off

postpone, delay, ertelemek

call off

cancel, iptal etmek

set out

set off, depart, leave

shift

değiştirmek

makeshift

eğreti, geçici çözüm

carry on

keep on, go on, continue

conduct

davranış, idare etmek, yürütmek, yönetmek

incline

eğilmek, meyletmek

pile

gather, compile, pick up, collect, toplamak, yığılmak

compile

toplamak, yığılmak

interpret

yorumlaması

evade

avoid

tax evasion

vergi kaçırmak

without a delay

immediately, suddenly, at once

at once

suddenly, immediately, without a delay

deliberately

knowingly, purposely, bilerek yapmak

by chance

şans eseri

haphazardly

rastgele

set up

install, establish, found

pass away

die

pass out

bayılmak

take up

başlamak

wear off

wear out, eskimek, eskimek, etkisinin geçmesi, yıpranmak

wear out

wear off, eskimek

put on

giymek

take off

çıkarmak

catch up with

keep up with, keep pace with, ayak uydurmak, yakalamak, yetişmek

keep up with

catch up with, keep pace with, yakalamak, yetişmek, ayak uydurmak

keep pace with

keep up with, catch up with, yakalamak, yetişmek, ayak uydurmak

come up with

üretmek, ortaya koymak

put up with

endure, stand, bear, tolerate

endure

stand, bear, put up with, tolerate

look into

araştırmak

charge

accuse, blame

accurate

doğru, correct

devastate

destroy, destruct, demolish

demolish

devastate, destruct, destroy, devastate

diminish

azaltmak, eksiltmek

measure

önlem

step

önlem

ample

abundant, plentiful

plentiful

ample, abundant

liquidity

akıcılık

contract an illness

hastalığa yakalanmak

contract

shrink, küçülmek, büzülmek,

triggered by

caused by, resulted from, - den kaynaklanmak

trigger

stimulate, arouse, provoke, awake, induce

stimulate

trigger, provoke, arouse, awake, induce

induce

trigger, stimulate

mortgage

ipotek

comply with

stick to, adhere to, abide by, conform to, itaat etmek

adhere to

stick to, comply with, conform to, abide by, itaat etmek

abide by

conform to, comply with, adhere to, stick to, itaat etmek

conform to

abide by, stick to, comply with, adhere to, itaat etmek

let off

release

determine

saptamak, belirlemek

purchasing power

satın alım gücü

renowned

well known

notorious

infamous, adi kötüye çıkmış

earn a title

unvan kazandırmak

notion

fikir, düşünce

turmoil

karışıklık

belligerent

savaşçı

fragile

delicate, kırılgan

delicate

fragile, kırılgan

manned

tayfalı, adam yerleştirilmiş,

discrepancy

çelişki, uyuşmazlık

hoax

sazanlama, oyun, kafese koyma

conclusive

kesin, inandırıcı

inconclusive

sonuçsuz, yetersiz, ikna edici olmayan

ridicule

dalga geçmek

tip ⚞

, burun, uç takmak, ucuna bir şey takmak

spear

zıpkın, mızrak

haft

sap takmak, sap

ax

balta, azaltmak, çalgı

influx

giriş, içeriye akma, akış akın

bloat

şişirmek, böbürlenen

archetype

prototip, ilk örnek, model

stem from

-den gelmek

initiate

üye, başlatmak, ön ayak olmak, öğretmek

integration

bir araya gelerek birleşme, bütünleşme

reveal

ortaya çıkarmak, meydana çıkarmak

compete

rekabet etmek, yarışmak

planetary

gezegenlere ait

motion

hareket

give off/out

çıkarmak, koku vb yaymak

call for

talep etmek, istemek, gerektirmek

work out

çözmek, halletmek, başarılı olmak

built upon

geliştirmek, büyütmek

across

karşısında, boydan boya, öbür tarafa, karşıdan karşıya

exceed

go beyond, surpass, aşmak, ötesine geçmek

misleading

illusive

competent

usta, ehil, becerikli

competence

ustalık, beceri

overwhelm

ezmek, boğmak, fazla gelmek

overwhelming evidence

güçlü kanıt

descend from

den turemek

convey

iletmek, aktarmak, taşımak, götürmek

curtail

kesmek, azaltmak, kısaltmak

enhance

advance, flourish, arttırmak, yükseltmek, büyütmek, güzelleştirmek

highly

greatly, oldukça

impoverish

yoksullastirmak

impoverished

yoksul

paltry

önemsiz, saçma

affluent

zengin, varlıklı

affluent

zengin, varlıklı

fluctuate

dalgalanmak

invincible

undefeatable, yenilemez

undefeatable

invincible, yenilemez

jurisdiction

yargı, yargılama yetkisi

allied forces

müttefik kuvvetler

ally

ittifak kurmak

result in

-le sonuclanmak

infer

conclude, çıkarım yapmak

dramatically

ciddi bir şekilde

just as

taban tabana benzerlik

calamity

felaket

originally

başlangıçta, ilk olarak

contribute to

lead to, cause to

as long as

şart koşar

emission

salınım

providing that

if, - masi durumunda

a turning point

bir dönüm noktası

milestone

çok önemli bir olay

relieve

alleviate, lessen, lower, ease, dindirmek, hafifletmek

alleviate

relieve, dindirmek

pain reliever

ağrı kesici

as of+tarih

o tarihten itibaren

mere

yalın tek

solely

merely, only, just, purely

onward, onwards, on

tarihsel olarak o andan ileriye doğru, - den itibaren

plunge (into)

-e çakılmak, dalmak, büyük bir hızla düşmek

cite

alıntı yapmak, atıfta bulunmak

by+rakam/yüzde

oranında

evoke

ruh çağırmak, çağrışım yapmak, anımsatmak, hatırlatmak

awe

saygıyla karışık korku, haşmet

hypocrisy

ikiyüzlülük, riyakarlik

relevance

ilgi, ilişki, alaka

disprove

aksini kanıtlamak, çürütmek, yalanlamak

abominate

nefret etmek, tiksinmek

accountable

sorumlu

amend

değişiklik yapmak, iyileştirmek

artefact

insan eliyle yapılmış sanat eseri

attorney

avukat, vekil, temsilci

baffle

şaşırtmak, kafasını karıştırmak

clandestine

gizli, el altından yapılan

compatibility

uygunluk, bağdaşma

concern

bağlantı kurmak, ilgilendirmek

congestion

kalabalık, yoğunluk

dazzle

göz kamaştırmak, hayran bırakmak

ultimate

nihai, en son (final)

respectively

sırasıyla

successively

sırasıyla

recurrent

yeniden olan, nukseden

extremely

aşırı bir şekilde

exceedingly

aşırı bir şekilde

excessive

aşırı

enforce

uygulatmak

determine

belirlemek

withdraw

geri çekilmek, para çekmek

undermine

sabote etmek, altını oymak

susceptible

savunmasız, hassas

precisely

tam olarak

notably

özellikle

dispose

kullanıp atmak

indefinitely

süresiz bir şekilde

interpretation

yorum

discretion

tedbir, ihtiyat

decline

azalmak, kibarca reddetmek

withhold

alıkoymak, elinde tutmak

undertake

üstlenmek

suitably

uygun bir şekilde

substantial

önemli büyük

subsequent

sonraki, sonra gelen

severely

ciddi, sert bir şekilde

reverse

tersine çevirmek

restrain

sınırlamak, engel olmak

refund

geri ödeme, ücret iadesi

reckless

pervasız, dikkatsiz

proportion

oran

plainly

basitçe açıkça

intimidate

gözünü korkutmak

inflict

acı, zarar vermek

fetch

gidip almak, getirmek

exclusive

özel

entail

gerektirmek

embark

binmek, başlamak

disrupt

araya girmek, engellemek

departure

kalkış, ayrılma

decadent

çürümüş, yozlaşmış

consult

danışmak

conclusive

kesin

compose

oluşturmak

compatible

uyumlu

cast

ekip, dökmek, fırlatmak

assert

iddia etmek

adamant

inatçı, dik başlı

untamed

yabani

vehemently

şiddetle