Elementary Turkish Lesson 21

Front 1

Bu kitap kimin tarafından yazıldı?

Back 1

By whom was this book written?

Front 2

Gitmemize müsaade edilecek mi?

Back 2

Will permission be given for us to go (for our going)?

Front 3

Anlatabildim mi?

Back 3

Have I succeeded in making myself clear (in explaining myself)?

Front 4

Bunun sebebi bilinmez.

Back 4

The reason for this is not known.

Front 5

Onlar hiç görüşmezler.

Back 5

They never talk to each other.

Front 6

Bu yemeğe alıştım.

Back 6

I grew accustomed to this food.

Front 7

Bize onu sormadılar.

Back 7

They didn't ask us that.

Front 8

Çocuk yıkandı.

Back 8

The child washed himself.

Front 9

Çocuğu yıkadık.

Back 9

We bathed the child.

Front 10

Bana hiç bir şey öğretemedi.

Back 10

He was unable to teach me a thing.

Front 11

söylemek

söylenmek

Back 11

to say

to be said

Front 12

okumak

okunmak

Back 12

to read

to be read

Front 13

kırmak

kırılmak

Back 13

to break (trv)

to be broken

Front 14

vermek

verilmek

Back 14

to give

to be given

Front 15

bilmek

bilinmek

Back 15

to know

to be known

Front 16

bulmak

bulunmak

Back 16

to find

to be found

Front 17

Passive verb endings.

Back 17

verbs ending in vowel- add 'n'

verbs ending in a consanant other than 'L' add 'il'

verbs ending in 'L' add 'in'

Front 18

Passive negative verb endings.

Back 18

söylenmemek, okunmamak, etc.

the endings are made passive, than negated.

Front 19

Saatim nerede bulundu?

Back 19

Where was my watch found?

Front 20

Saatim kırıldı.

Back 20

My watch was broken (passive).

My watch broke (active intransitive).

Front 21

Rica olunur

Rica edilir

Back 21

It is requested.

Front 22

İstanbul'a nasıl gidilir?

Back 22

How does one go to Istanbul?

Front 23

(benim) tarafımdan

Back 23

by me

Front 24

hükümetçe

Back 24

by the government

Front 25

Causative verbs

Back 25

add t/d(i)r to the stem.

add 't' to verb stems ending in 'a'.

Front 26

bilmek

bildirdiler

Back 26

to know

to inform, announce, communicate, to cause someone to know something.

Front 27

Bunu ona bildirdiler.

Bu ona bildirildi.

Back 27

They caused this to be known to him.

This was made known to him.

Front 28

(sizin) tarafınızdan

Back 28

by you

Front 29

anlamak

anlatmak

Back 29

to understand

to explain, recount, etc.

Front 30

Mektubu bana anlattı.

Mektup bana anlatıldı.

Back 30

He explained the letter to me.

The letter was explained to me.

Front 31

içmek

içirmek

Back 31

to drink

to cause someone to drink

Front 32

Sütü çocuğa içirdiler.

Back 32

They made the child drink the milk.

Front 33

Çocuklara süt içirilir.

Back 33

Children are made to drink milk.

Front 34

Beni Ankara'da oturttular.

Back 34

They made me live in Ankara.

Front 35

Ankara'da oturtuldum.

Back 35

I was made to live in Ankara

Front 36

Negative Causative verbs

Back 36

verbs are made causative then negative

oturtmak oturtmamak

Front 37

Reflexive Verb

Back 37

add the suffix -(i)n.

Front 38

giymek
giyinmek
giyindirmek
giyindirilmek

Back 38

to wear (clothes; intransitive)
to dress oneself
to clothe (someone else)
to be clothed (by someone else)

Front 39

Mutual verbs

Back 39

add (i)ş to the verb stem

Front 40

çarpmak
çarpışmak
çarpıştırmak
çarpıştırılmak

Back 40

to hit, strike against (with dative)

to collide, (2 or more)

to cause to collide with each other

to be caused to collide

Front 41

görmek
görüşmek
görüşülmek
görüştürmek
görüştürülmek

Back 41

to see

to converse, talk together

to be conversed about

to make to converse with each other

Front 42

bulmak
buluşmak
buluşturulmak

Back 42

to find
(for two or more) to meet together
to be caused to meet or get together

Front 43

Çay fincanı kırılmış mıydı?

Back 43

Was the teacup broken?

Front 44

Bana göre o hakikaten bilinmez bir şeydir.

Back 44

As I view it, that is something which really can't be known.

Front 45

O adam tarafından yazılan kitaplar bu günlerde güçlük ile bulunuyor.

Back 45

The books written by that man are hard to come by nowadays.

Front 46

Dün Ahmet Beyoğlu'nda bulundu.

Back 46

Ahmet was in Beyoglu yesterday.

Front 47

Fincan tarafınızdan mı kırıldı?

Back 47

Was the teacup broken by you?

Front 48

Haber hükümetçe resmen bildirilmiş.

Back 48

The news was officially announced by the government.

Front 49

Beni bir iskemleye oturttular ve gitmeme müsaade etmediler.

Back 49

They sat me down on a chair and wouldn't let me go.

Front 50

Ben gitmeliyim, efendim. Zaten geç kaldım. Şimdilik, Allaha ısmarladık. Güle güle, Mehmet Bey. Yine görüşürüz, inşallah.

Back 50

I have to go , sir. In fact, I'm late. Good-bye for now. Good-bye, Mehmet Bey. I hope we'll get together again.

Front 51

Büyük kutu kapıdan geçmedi. Onun için pencereden indirildi.

Back 51

The big box wouldn't go through the door. Therefore it was let down from the window.

Front 52

O adamın evimize hiç gelmediği söylenemez. Üç beş defa geldi.

Back 52

It can't be said that that man never came (comes) to our house. He has come a few times.

Front 53

Ahmet hakkında iki saat konuştuk. Ondan sonra karar verdik. Her şey anlaşıldı.

Back 53

We talked about Ahmet for two hours. Then we reached a decision. Everything was agreed upon.

Front 54

Onlar ne söylerlerse söylesinler, biz oraya gitmene müsaade etmeyiz.

Back 54

No matter what they say, we won't let (give permission to) you (to) go there.

Front 55

Size yardım edeyim, efendim!

Back 55

Permit me to assist you, Sir!

Front 56

İki tane üçüncü mevki bilet istiyorum, lutfen.

Back 56

I want two third-class tickets, please.

Front 57

Kendi söylediklerinizi unuttunuz mu?

Back 57

Have you forgotten what you yourself said?

Front 58

Bu ev kimin tarafından yapıldı?

Back 58

By whom was this house built?

Front 59

Parayı nereye koydularını sormadınız mı?

Back 59

Didn't you ask them where they'd put the money?

Front 60

Bana onu sormayın!

Back 60

Don't ask me that!

Front 61

Denizde yıkandılar.

Back 61

They washed in the sea.

Front 62

İzmir'e Cuma günü gitmek mecburiyetinde kalırsam ne yapacağımı bilmiyorum.

Back 62

If I have to go to Izmir Friday, I don't know what I'll do.

Front 63

Bu yeni fabrikalar geliştirilmektedir.

Back 63

These new factories are being developed.

Front 64

Söylenildiğine göre o İstanbul'dan hiç dönmeyecek.

Back 64

According to what is being said, he will never come back from Istanbul.

Front 65

Çalışmazsanız öğrenemeyeceksiniz.

Back 65

If you don't work, you wont be able to learn.

Front 66

Size Türkçeyi kim öğretiyor?

Back 66

Who is teaching you Turkish?

Front 67

Eski Türkçe'deki 'talebe' kelimesinin yerine bugün 'öğrenci' kelimesi daha çık kullanılıyor.

Back 67

Instead of the word 'talebe' in old Turkish, today the word 'ogrenci' is more frequently used.

Front 68

Bu su içilmez.

Back 68

This water is undrinkable (not to be drunk.)

Front 69

Gelecek hafta Adana'da buluşuruz. Anlaşıldı.

Back 69

We'll meet in Adana next week. It's agreed (understood.)

Front 70

Bu tütün Türkiye'den getirilir.

Back 70

This tobacco is imported from Turkey.

Front 71

Ahmet tütünü Mehmed'e getirtti.

Back 71

Ahmet had Mehmet import the tobacco.

Front 72

Bu yoldan İzmir'e gidilmez.

Back 72

One can't get to Izmir by this road.

Front 73

Yol genişlettiriliyor.

Back 73

The road is being caused to be widened.

Front 74

Oğlum, çabuk giyin!

Back 74

Get dressed quickly, son!

Front 75

bu haber hükümetçe bildirildi.

Back 75

This news was communicated by the government.

Front 76

Dikkat ediniz! O kırılır.

Back 76

Be careful! That is fragile (breakable.)

Front 77

Onun elyazısı okunmaz.

Back 77

His handwriting is illegible.