Use LEFT and RIGHT arrow keys to navigate between flashcards;
Use UP and DOWN arrow keys to flip the card;
H to show hint;
A reads text to speech;
52 Cards in this Set
- Front
- Back
- 3rd side (hint)
-I açıklamak
|
to explain
|
Ali konuyu açıkladı.
|
|
-I bulmak
|
to find
|
Adam anahtarı buldu.
|
|
-A akmak
|
to flow
|
Su bahçeye akıyor.
|
|
-A çağırmak
|
to invite
|
Ayşe'yi partiye çağırdım.
|
|
-dAn akmak
|
to flow
|
Su lavabodan akıyor.
|
|
-dAn gelmek
|
to come
|
O marketten geliyor.
|
|
-I açmak
|
to open
|
O paketi salonda açtı.
|
|
-dAn bıkmak
|
to get bored, become fed up with
|
Ankara'da trafikten bıktı.
|
|
-I kıskanmak
|
to be jealous of
|
Partide herkez Ayşe'yi kıskandı, o çok güzeldi.
|
|
-I süzmek
|
to strain
|
Bu yoğurdu süzdüm.
|
|
-I zehirlemek
|
to poison
|
Bu yemek beni zehirledi.
|
|
-I yakmak
|
to burn
|
Çocuk gazeteyi yaktı.
|
|
-A getirmek
|
to bring
|
Garson bize salata getirdi.
|
|
-A ısmarlamak
|
to order
|
Arkadaşım bize kahve ısmarladı.
|
|
-dAn öpmek
|
to kiss
|
Ali Ayşe'yi yanağından öptü.
|
|
-dAn inmek
|
to alight/come down
|
Adam merdivenden iniyor.
|
|
-dA araştırmak
|
to research
|
Üniversitede eski kültürleri araştırdım.
|
|
-dA göndermek
|
to send, dispatch, send out
|
Rusya'da çocukları altı yaşında okula gönderiyorlar.
|
|
-I sarmak
|
to wrap (around)
|
Bu paketi güzel kağıtla sar!
|
|
-I kavurmak
|
to roast
|
Şeyda eti kavurdu.
|
|
-A bağışlamak
|
to donate
|
Patronum çocuklara kitap bağışladı.
|
|
-A katmak
|
to add
|
Yemeğe tuz kat, lütfen!
|
|
-dAn sallamak
|
to sway/wave
|
Onlar arabadan bayrak sallıyor.
|
|
-dAn kazmak
|
to dig
|
Bahçeyi sağdan kazdılar.
|
|
-dA ekmek
|
to sow
|
Çiftçi tarlada buğday ekiyor.
|
|
-dA güvenmek
|
to trust
|
Teknik direktör bu maçta Ahmet'e güveniyor.
|
|
-I özlemek
|
to miss
|
Ben seni çok özledim
|
|
-I ısıtmak
|
to heat
|
Lütfen, bu çorbayı ısıtınız.
|
|
-I temizlemek
|
to clean up
|
Dün evi temizledim.
|
|
-A tükürmek
|
to spit out
|
Adam caddeye tükürüyor.
|
|
-A yakışmak
|
to be fit/to look good
|
Gömlek Ali'ye yakıştı.
|
|
-A gülmek
|
to laugh
|
Aslıhan Neslihan'a güldü.
|
|
-dAn utanmak
|
to be ashamed
|
Ali amcasından utandı.
|
|
-dAn götürmek
|
to take away
|
Fahri kitaplarını ofisten eve götürdü.
|
|
-dA çözmek
|
to solve
|
Öğrenciler derste matematik problemi çözüyor.
|
|
-dA harcamak
|
to spend/to waste
|
O Roma'da çok para harcadı.
|
|
-I soymak
|
to peel
|
Bütün elmaları soyduk.
|
|
-I ödemek
|
to pay
|
Bu faturayı ödeyin, lütfen!
|
|
-A dilemek
|
to wish
|
Size mutluluklar diliyorum.
Dile benden ne dilersen. |
|
-A küfretmek
|
to curse
|
Ali adama küfretti.
|
|
-dAn duymak
|
to hear
|
Ahmet haberi Ayşe'den duydu.
|
|
-dAn kiralamak
|
to rent
|
Bu şirketten bir araba kiraladı.
|
|
-dA duygulanmak
|
to be touched (affected)
|
Sinemada herkes duygulandı.
|
|
-dA horlamak
|
to snore
|
Ali koltukta horluyor.
|
|
-I atmak
|
to throw
|
Adam çöpü attı.
|
|
-I duymak
|
to hear
|
İlginç haberi duydun mu?
|
|
-A saldırmak
|
to attack
|
Köpek adama saldırdı.
|
|
-A yürümek
|
to walk
|
Adam ofise yürüyor.
|
|
-dAn sürmek
|
to drive
|
Biz arabayı sağdan sürüyoruz.
|
|
-dAn dolmak
|
to fill (up)
|
Kapıdan eve su doldu.
|
|
-dA asmak
|
to hang (up)
|
Salonda duvara resim astım.
|
|
-dA nişanlanmak
|
to get engaged (to)
|
Onlar büyük bir otelde nişanlandı.
|